ULUSLARARASI MAHKEMEDE YARGILANACAK
Dünyaca ünlü Amerikalı gazeteci Seymour M. Hersh,’’London Review Of Books ‘’ adlı haber sitesinde ‘’ Red Line and the Rat Line’’ adlı bir makale yazmış. M.Hersh bu makalesinde ülkemizi sarsacak önemli bir konuya değinmiş. M.Hersh yazmış olduğu makalede, geçtiğimiz Ağustos ayında Suriye’nin Başkenti Şam’ın Guta banliyösünde birçok sivil insanın ölümüne neden olan sârin gazının kullanılma talimatını Başbakan’ın verdiğini yazmış. Bu makaleye dayanak olarak da ABD’nin elinde güçlü delillerin olduğunu söylemiş. Bu konu ile ilgili daha önce de kamuoyunda sârin gazını kimlerin kullandığına ilişkin haberler çıkmıştı. Hatta sârin gazının Irak’tan getirildiğine yönelik basında bilgi de yer almıştı. Sârin gazını Suriye’ye götürmekte olanlar da ülkemizde yakalanmıştı. Fakat daha sonra tutuklanan bu kişiler serbest bırakılmıştı. Bu haberler üzerine daha o zamanlarda Rusya ülkemizden bir açıklama istemişti. Ancak ne hikmetse uluslararası camia bu haberin arkasına düşmedi. Rusya’ya da bir açıklama yapıldığını sanmıyorum.
Başbakan ise 13 Mayıs 2013’te ABD’ye gitmişti. Yani Başbakan, sârin gazının kullanılmasından dört ay kadar evvelinde ABD’ye gitmiş oluyor. O dönemlerde yine basına yansıyan haberlere göre Başbakan’ın ABD ziyaretinin hiç de olumlu geçmediği bilgisi yer almıştı. Hatta ABD basını bile Başbakan ile Obama’nın ortaklaşa düzenledikleri basın açıklamasının tamamını yayınlamamışlardı. Daha doğrusu ABD basını, Başbakan’ın açıklamalarını yayınlamamıştı. Ülkemiz heyeti ile ABD heyeti arasında geçen toplu görüşmelerin de pek verimli geçmediği basına yansımıştı. Aslında Başbakan Obama’yı Suriye’ye girmek için ikna etmeye gitmişti. Ancak yapılan görüşmeler Başbakan’ın istediği yönde gelişmedi. Hatta Obama, Başbakan ile yaptığı görüşme öncesinde Rusya Devlet Başkanı Putin ile Suriye sorununun çözümü konusunda anlaşmaya varmıştı. Başbakan ise bu anlaşmaya rağmen Obama’yı ikna edebileceğini zannetmiş ancak başaramamıştı.
Sârin gazının kullanılması Başbakan’ın ABD ziyaretinden dört ay kadar sonrasına denk geliyor. Amerikalı gazeteci M.Hersh’de iddialarını ABD’li istihbaratçılara dayandırarak yazdığını söylüyor. Eğer Büyük Ortadoğu Projesi çökmemiş olsaydı ABD bu istihbaratı bir gazetecinin eline vermezdi. Çünkü onlara göre her zaman ABD’nin çıkarları ön plandadır. ABD zaten öteden beri Suriye’de Özgür Suriye Ordusunu destekliyordu. Başbakan ise El Kaide Terör Örgütüne bağlı El Nusra Cephesini destekledi. Suriye’de Devlet Başkanı Beşar Esat devrilemeyince ABD Rusya ile diplomatik çözümlere yöneldi. Ancak Başbakan bu çözüme hiçbir zaman inanmadı ve El Nusra Cephesini desteklemeye ve silah yardımını yapamaya devam etti. Bu gelişmeler yaşanırken Mısır’da Başbakan’ın desteklediği Mursi’yi ABD’nin desteklediği Genel Kurmay Başkanı Sisi iktidardan indiriverdi. Tüm bu gelişmeler Başbakan ile Obama’nın arasının açılmasına neden oldu. Daha doğrusu Ülkemizin, Büyük Ortadoğu Projesinden dışlanmasına neden oldu.
İşte yaşanan tüm bu gelişmeler ABD’li gazetecinin makalesini doğruluyor. Çünkü Başbakan, Büyük Ortadoğu Projesinden dışlanmış olmasına rağmen Suriye’ye girme planından hiçbir zaman vazgeçmedi. Yerel seçimler öncesinde internete sızan dinleme kayıtları da bu durumu doğruluyor. Dinleme kayıtlarının internete düşen konuşmalarda Milli İstihbarat Teşkilatı Müsteşarı Hakan Fidan, devletin önemli kademelerinde bulunanlar ile yaptıkları toplantıda Suriye ile savaş çıkartmak için ellerinden geleni uygulayacaklarını söylüyor. El Nusra Cephesi Terör Örgütlerinin Beşar Esat’ın ordusu ile yaptıkları sıcak çatışmalarda Hatay’a değişik tarihlerde Suriye tarafından bombalar düşmüştü. Türk Silahlı Kuvvetleri de bu bombalara karşılık vermişti. Ancak Suriye Devlet Başkanı Beşar Esat, ülkemize atılan bombaları kendileri tarafından atılmadığını açıklamıştı. Şimdi tüm bu gelişmeleri üst üste koyduğumuz zaman Milli İstihbarat Teşkilatı Hakan Fidan’ın da katıldığı toplantıda sarf edilen sözler ile o dönemlerde yaşananlar tıpa tıp uyuştuğu ortaya çıkıyor. Yani Hakan Fidan’ın savaş çıkartmak için ‘’dört adam gönderirim ve oradan da ülkemize sekiz füze attırırım’’ şeklindeki konuşmaları sözde kalmadığı ortaya çıkıyor. ABD ile diğer müttefik devletlerin giderek Suriye konusunda geri adım atmaya başlamaları üzerine, tekrar Uluslararası camianın tüm dikkatlerini Suriye’ye çekmenin tek bir yolu kalmıştı. O da Suriye’de sârin gazı kullanmak. Uluslararası camia ancak bu şekilde dikkatlerini tekrar Suriye çevirebilirdi. Sârin gazı da bu neden den dolayı kullanıldı. Kullanılan sârin gazını Devlet Başkanı Beşar Esat’ın kullanmadığı kesin. ABD ve onun müttefikleri de kullanmadığına göre kala kala El Kaide bağlantılı El Nusra Cephesi militanları kalıyor.
Amerikalı gazeteci bu konuda bir adım daha ileriye giderek kullanılan sârin gazının talimatını Başbakan’ın verdiğini yazıyor. Eğer bu iddialar doğruysa, ileriki günlerde ülkemiz, kullanılmış olan bu sârin gazının olumsuz sonuçlarına muhatap olacak demektir. Çünkü bir ülke ile savaşa girmek başka, savaş çıkartmak için masum insanların ölümüne neden olabilecek sârin gazını kullanmak başkadır. ABD ‘de zaten Rusya ile Beşar Esat’ın sârin gazını kullanmaması için anlaştı. İlk zamanlar kullanılan sârin gazını, Beşar Esat kullandı diye uluslararası camia Beşar Esat’ı savaş suçlusu olarak göstermişti. Eğer şimdi bu sârin gazını El Kaide’ye başlı El Nusra Cephesi Başbakan’dan aldıkları talimat ile gerçekleştirmişler ise bu durum ülkemiz aleyhine çok vahim sonuçlar doğuracak. Ülkemiz savaş suçlusu bir ülke konumuna düşecek. Başbakan’da Uluslararası mahkemelerde savaş suçlusu olarak yargılanacak. 10.04.2014
SAİT BALCI