TSK’NIN BAKANLIKLARA BAĞLANMASI
KHK ile Sahil Güvenlik Komutanlığı ile Jandarma Genel Komutanlığı İçişleri Bakanlığına, Kara, Deniz ve Hava Kuvvetleri Komutanlıkları da Milli Savunma Bakanlığı’na bağlanmıştı. Şimdi burada sorgulanması gereken konu TSK’nın Bakanlıklara bağlanmasını Cumhurbaşkanı Erdoğan bilerek mi, yoksa yine birileri tarafından kandırılarak mı istedi? Bu konu önemlidir. Çünkü Cumhurbaşkanı Erdoğan bugüne kadar yapmış olduğu hataları sürekli birilerinin üzerine attı. Her seferinde aldatıldık, kandırıldık dedi ama bir türlü yapacaklarından da geri kalmadı. TSK’nın Bakanlıklara bağlanması da Erdoğan’ın verdiği radikal kararlardan bir tanesidir. İşte bu yüzden TSK’nın Bakanlıklara bağlanması konusu Erdoğan’ın bilerek mi yoksa yarından sonra yine kaldırıldık diyebileceği kararlardan bir tanesi midir? Bu konuyu açığa çıkartmak lazım. Cumhurbaşkanı Erdoğan’a da bu yönde akıl vermek lazım. KHK ile bu iş olmuş bitmiş olmasına rağmen yine de Erdoğan’a akıl fikir vermek lazım. Sonuçta zararın neresinden dönülse kardır.
TSK’nın Bakanlıklara bağlanması sırf Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın fikri ise Erdoğan’a bu konuda yanıldığı söylenmelidir. Kaçak Saray’da bulunan danışman kadrosu da derhal harekete geçirilmelidir. Eğer bu danışman kadro Erdoğan’a akıl fikir veremiyorlarsa da boşu boşuna oturdukları koltukları işgal etmemelidirler. Sonuçta burada kendi geleceklerinden çok memleketin geleceği söz konusudur. Eğer yarından sonra ülkenin ordusu gelecek dış tehlikelere karşı kendini koruyamaz hale gelirse bundan en başta Cumhurbaşkanı Erdoğan ile beraber bu danışman kadro sorumlu olacaktır. Böyle bir durumda ‘’rabbim beni affetsin, milletimden de özür diliyorum ‘’ diyerek günah da çıkartsanız sorumluluktan kurtulamazsınız.
Türk Silahlı Kuvvetleri halen hazırda PKK Terör Örgütü ile mücadele ediyor. Bu mücadele kapsamında da epey yol alındı. PKK Terör Örgütünün şehirlere kurmuş olduğu hendekler kaldırıldı. Kazılan tüneller kapatıldı. Terör örgütünün şehir yapılanmasına da büyük bir darbe vuruldu. Terör örgütüne karşı kazanılan bu başarı hiçbir şekilde küçümsenemez. TSK bu başarıyı emir komuta zinciri içinde başardı. Vatansever askerlerin azmi ve inancı da bu başarıda etkili oldu. Sonuçta moral yapısı yerinde olan TSK bu terör örgütünün dağ kadrosunu da bozguna uğratabilir. Türk Ordusu arkasında Türk Milletinin iradesini gördüğü müddetçe terör örgütü ile daha etkin bir mücadele edeceğinden hiç şüphem yok. Ancak ordu bakanlıklara yem olarak dağıtılırsa bir daha asla kendini toparlayamaz. TSK’yı Bakanlıklara bağlamak suretiyle geçmiş dönemlerin rövanşı da alınamaz. Bu ordu bizim, hepimizin, Türk Milletinin ordusudur. Bu ordu varsa Türk Milleti de vardır. Eğer bu ordu yoksa Türk Milleti de yoktur. Meseleye bu açıdan bakmak gerekir. Yoksa bu tür kısa çekişmelerin hiç kimseye faydası olmaz
Yüksek Askeri Şura Toplantılarında AKP iktidara gelene kadar Fethullahçı olan askerler ordudan ihraç ediliyordu. Böylelikle TSK Fethullah Gülen Terör Örgütüne karşı korunuyordu. Fakat AKP iktidara gelmesiyle birlikte Erdoğan bu örgütün elemanlarının ordudan ihraç edilme kararlarına şerh koymaya başladı. Sonrasında Erdoğan bu örgütün elemanlarının ordudan ihraç edilmesine mani oldu. İşte şimdi Fethullah Gülen Terör Örgütü bir darbe girişiminde bulunmuşsa bunun tek sorumlusu şu an Cumhurbaşkanı olan Erdoğan’dır. Eğer Erdoğan geçmiş dönemlerde yapılan Yüksek Askeri Şura toplantılarında olduğu gibi kendi döneminde yapılan Yüksek Askeri Şura Toplantılarında bu örgütün elamanlarını ordudan ihraç etmiş olsaydı şimdi bu darbe girişimi de olmayacaktı. Yine aynı şekilde o çok eleştirdikleri ve adına Post Modern Darbe dedikleri 28 Şubat kararlarında da Fethullah Gülen Terör Örgütüne karşı etkin önlemler alınmıştı. Ancak o zamanlarda tabi ki bu örgütün içyüzünü bilmedikleri için 28 Şubat kararlarını hep darbe olarak gördüler. Oysaki 28 Şubat kararları Fethullah Gülen Terör Örgütüne karşı alınmıştı. Bu önlemler o günden bugüne kadar devam etseydi şimdi bu darbe girişimi de olmayacaktı. Erdoğan bu terör örgütünün iç yüzünü gördükten sonra bu örgüt ile ilgili Milli Güvenlik Kurulu Toplantısında alınan tavsiye kararları Bakanlar Kurulu tarafından onaylanarak Milli Güvenlik Siyaset Belgesi olan Kırmızı Kitap’a bir tehdit unsuru olarak girdi. Böylece, Paralel Devlet Yapılanması olarak bilinen Gülen hareketi Kırmızı Kitap’a girerek resmen ulusal güvenliğe yönelik bir tehdit olarak kabul edilmiş oldu.
İkinci bir konu da Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın TSK’nın Bakanlıklara bağlanması konusunda eskiden olduğu gibi yine kandırılmasıdır. Eğer hal böyleyse Erdoğan bir an önce aklını başına alması gerekir. Çünkü Fethullah Gülen Terör Örgütü sadece TSK’ya sızmış değildir. Bu örgüt ülkenin bütün kurumlarının içine sızmış durumdadır. Dolayıyla siz bu örgüt ile kararlı bir şekilde mücadele ettiğiniz müddetçe bu örgüt bir daha ayağa kalkamaz. Yok, eğer siz yarından sonra bu örgüt ile yapılan mücadeleyi bırakırsanız bu örgüt Bakanlıklara bağladığınız TSK’nın içine yine sızar. Burada önemli olan şu an PKK Terör Örgütü ile nasıl mücadele ediliyorsa bu örgüt ile de öyle mücadele edilmelidir.
Başbakan Binali Yıldırım geçenlerde katıldığı bir televizyon programında TSK’yı Bakanlıklara bağlamalarının sebebini herhangi bir olay karşısında TSK’dan yardım alamadıklarına bağlamıştı. Yani Başbakan TSK’nın bir biriminden yardım istemiş fakat ilgili birim emir yazısı istemiş. Bu yüzden Başbakan TSK’yı Bakanlıklara bağlayarak istediğimiz birimden anında yardım alacağız diyor. TSK’yı Bakanlıklara bağlama işi her şeyden önce bir defa Başbakan’ın değil Cumhurbaşkanı’nın fikriydi. Cumhurbaşkanı Erdoğan TSK’yı Bakanlıklara bağlayarak yarından sonra çıkacak karışıklıkları hesap edemiyor. Zaten Erdoğan öteden beri Askeri hiyerarşiye karşıydı. Her birimin kendisine bağlı olmasını istiyordu. Partili Cumhurbaşkanı veya Başkanlık sitemine de bu yüzden geçmek istiyordu. Ancak burada Erdoğan’ın hesap edemediği durumlar var. Bu iş öyle diğer kurumları Bakanlıklara bağlama işine benzemez. Asker gerektiği zaman gerektiği yerde ülkenin güvenliği konusunda hiçbir tereddüt etmeksizin emir komuta zinciri dâhilinde derhal harekete geçmek ister. Eğer bugün Fethullah Gülen Terör Örgütü Bakanlıklar içinde etkili bir konumda olmuş olsaydı Milli Savunma Bakanlığı Fethullah Gülen Terör Örgütüne karşı operasyon yaptırır mıydı? Siz bu terör örgütüne aldandıktan sonra bırakın TSK’ya operasyon yaptırma iznini, TSK’yı ele geçiren bu örgüt dün olduğu gibi yine size darbe girişiminde bulunurdu. Meseleyi bir de bu açıdan değerlendirmek gerekir. Bu yüzden TSK’nın hiyerarşik yapısı bozulmaması gerekir.08.08.2016