TAVSİYE KARARININ ARKASINDAKİ TUZAK
Avrupa Birliği (AB) Komisyonu, Schengen ülkelerine yapılacak seyahatlerde vatandaşlarımız için vizelerin kaldırılması yönünde tavsiye kararı almıştı. Tavsiye kararını vizeye dönüştürmek için de önümüze beş kıstas ileri sürmüştü. Yani bir taraftan müjde verirlerken, diğer taraftan da olumsuz şartlar ileri sürmüşlerdi. Buradan bizim yurttaşlarımıza vize serbestisi getirmek istemediklerini söyleyebilirim.
Baştan da yazdığım gibi bugün Avrupa Birliği ülkelerinin vatandaşlarımıza tanıyacağı vize serbestisinin arkasındaki tuzağı yazmaya karar verdim. Avrupa Birliği ülkelerinin önümüze koyduğu kıstaslar içerisinde yer alan ‘’Yolsuzlukla Mücadelede Ulusal Strateji Planının uygulanması’’na sıcak baktığımı söyleyebilirim. Ancak bu kıstasa Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın sıcak bakmasını beklemek sanırım iyimserlik olur. 17 / 25 Aralık Yolsuzluk ve Rüşvet Operasyonun da yakalanan Bakanları Yüce Divan’a göndermeyen Erdoğan’ın böyle bir adım atması mümkün değil. Dünya’da koltuk sevdası olan hiçbir lider bu kıstasa evet demez. Avrupa Birliği ülkelerindeki Cumhurbaşkanı, Başbakan veya Bakanların koltuk dertleri olmadığı için kendileri için de geçerli olan böyle bir kıstası bizden de istemeleri son derece normaldir. Avrupa Birliği ülkesi olacak bir ülkenin Cumhurbaşkanı da bu kıstastan rahatsız olmaması gerekir. Eğer siz böyle bir kıstastan rahatsız olursanız, Avrupa Birliği ülkesi de olamazsınız.
Aslında Erdoğan’ın öteden beri Avrupa Birliğine üye olmak gibi bir derdi hiç olmadı. Ancak seçildiği yıllarda toplumu etkilemek için sürekli Avrupa Birliği kıstasları ile ilgilendi. Ülkemiz içindeki liberal yanlılarını da bu tutumu ile kendisine bağladı. Onlar da Erdoğan’ın Avrupa Birliği konusunda samimi olduğunu sandılar. Oysaki Erdoğan bu tutumu ile bir taraftan Avrupa Birliği ülkeleri ile sıcak ilişkiler kuruyor, diğer taraftan da ülke içindeki konumunu güçlendiriyordu. Avrupa Birliği’ne üyelik kıstasları içinde yer alan Askeriyenin ülke idaresi içindeki konumunu zayıflatmayı da sırf kendi geleceği için uyguladı. Ne zaman koltuğunu sağlama aldı ise, o zamandan itibaren hem liberal düşüncede olan vatandaşları dışladı, hem de Avrupa Birliği’nin aramış olduğu kıstasları teğet geçti.
Avrupa Birliği ülkelerinin aradığı kıstaslar içinde yer alan ‘’Terörizm suçunun kapsamının AB normlarında daraltılması’’ ise sırf ülkemize dayatılan bir kıstastan ibarettir. Bu yazıyı yazmamın asıl nedeni de bu kıstastır. Bu kıstas ile Avrupa Birliği ülkeleri terörizmin tanımını kendi ölçütlerine göre yapılmasını istiyorlar. Yani PKK’nın IŞİD’in, PYD’nin terörist olup olmadıklarına kendileri karar vermek istiyorlar. Biz bu maddeye imza attığımız takdirde, yarından sonra Avrupa Birliği ülkeleri diyebilecekti. ‘’PKK terörist değildir’’ diyebilecekti. Dolayısıyla imza atmış olduğumuz anlaşmaya göre biz de bu kıstaslara uymak zorunda kalacaktık. Güvenlik güçlerinin PKK Terörist Örgütü’ne düzenlemiş olduğu operasyonlara da son vermek zorunda kalacaktık. Bunun sonucunda Açılım Sürecinde olduğu gibi yine PKK ile masaya oturulacaktı. PKK’nın yeniden hendek kazmasına göz yumulacaktı. PKK’nın ‘’Öz Yönetim’’ adı altında yeniden yapılanmasına sessiz kalınacaktı. Avrupa Birliği ülkelerinin bizden istedikleri de zaten buydu.
Avrupa Birliği ülkelerinin ülkemiz vatandaşlarına vize serbestisi ile ilgili tavsiye kararının altında aslında Davutoğlu’nun planı yatmaktaydı. Zaten Davutoğlu son günlerde Erdoğan ile aralarının oldukça fazla açıldığının farkındaydı. Bir şekilde bir gün önünün kesileceğini tahmin ediyordu. O da bu yüzden hem ABD, hem de Avrupa Birliği ülkeleri ile arasını sıcak tutarak, Erdoğan karşısındaki konumunu güçlendirmeye çalışıyordu. Bu yüzden Davutoğlu Erdoğan’a karşı son kozunu oynamaya çalıştı ama başaramadı. Eğer Davutoğlu Avrupa Birliği Ülkelerinin vize serbestisi için almış olduğu tavsiye kararından sonra Erdoğan karşısında biraz daha direnebilmiş olsaydı seçmen nezdinde de konumunu güçlendirmiş olacaktı. Dolayısıyla bir nebze de olsa partiye hâkim olmaya başlayacaktı. Ancak evdeki hesap çarşıya uymadı. Kaybeden Davutoğlu oldu. Kazanan ise her zamanki gibi Erdoğan oldu. Bu anlaşmanın sekteye uğramasından dolayı da asıl kazanan Türkiye Cumhuriyeti oldu.10.05.2016