SORUŞTURMA MUHALİFLERE YÖNELİK
Evvelki gün Cumhuriyet Gazetesinin yazarlarına ve vakıf yöneticilerine yönelik arama ve gözaltı kararları vardı. Bu kapsamda da bir ilk belirlemelere göre 13 gazeteci ve vakıf yöneticisine gözaltı kararı verildi. Gazetenin İcra Kurulu Başkanı yurt dışında olduğu için gözaltına alınamadı. İmtiyaz sahibi olan Orhan Erinç de sağlık sorunları nedeniyle gözaltına alınmadı. Fakat Orhan Erinç Vakıf defterleri ile birlikte ifade vermek üzere çağrıldı.
“Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık Anonim Şirketi (Cumhuriyet Gazetesi) ve gazetenin imtiyaz sahibi konusundaki Cumhuriyet Vakfı yöneticileri hakkında, PKK/KCK ve FETÖ/PDY Terör örgütlerine müzahir olduklarına, 02.04.2013 tarih ve 2013/4 sayılı yönetim kurulu toplantısında alınan vakıf üyeliğine seçim kararının usulsüz olduğuna, 15 Temmuz darbe girişiminden kısa bir süre öncesinde darbeyi meşrulaştırıcı yayınlar yapıldığına dair iddia ve tespitler üzerine Cumhuriyet Başsavcılığımızca ‘FETÖ/PDY ve PKK/KCK terör örgütlerine üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işlemek’ suçlarından bir kısım şüpheliler hakkında 18.08.2016 tarihinde soruşturma başlatılmıştır.
Başsavcılığın yapmış olduğu açıklama aynen bu şekilde. Ancak Başsavcılığın yapmış olduğu bu açıklamada anlaşılamayan bir durum var. O da gazeteye yapılmış olan bu soruşturmanın PKK / KCK ve FETÖ / PDY kapsamında mı yapıldığı, yoksa 02.04.2013 tarih ve 2013/4 sayılı yönetim kurulu toplantısında alınan vakıf üyeliğine seçim kararının usulsüz olduğu için mi yapıldığıdır. Yoksa bu soruşturma 15 Temmuz darbe girişiminden kısa bir süre önce darbeyi meşrulaştırıcı yayınlar yapıldığından dolayı mı yapıldığıdır. Başsavcılığın yapmış olduğu açıklamadan bu konu net bir şekilde anlaşılmıyor. Ancak Başsavcılık işin kolayını bulmuş. Her üç neden den dolayı bu soruşturmayı başlatmış. Yani hangisi tutarsa misali. Buna göre de gözaltı kararları vermiş.
Şimdi burada sorgulanması gereken asıl konu bu soruşturmanın neden yapıldığıdır. Eğer Başsavcılık bu soruşturmayı PKK / KCK ve FETÖ / PDY kapsamında yapmış ise bu konuda elinde güçlü deliller olmalıdır. Gözaltına alınan yazarların gerek PKK, gerekse FETÖ terör örgütüne üye olduklarına veya bu örgütlere yardım ve yataklık ettiklerine dair güçlü deliller olmalıdır. Yoksa bu yazarlar düşünce örgütlüğü çerçevesi içinde yazmış oldukları yazılar nedeniyle gözaltına alınmış iseler bu durum kabul edilemez. OHAL durumu dâhil her türlü olağanüstü durum da hiçbir Başsavcıya istediği gazeteciyi gözaltına alma hakkı vermez. Eğer yaşamakta olduğumuz memlekette az da olsa demokrasi diye bir kavram varsa bu topal demokrasi bile hiçbir Başsavcıya keyfi olarak basına ve gazetecilere gözaltı kararı vermesine olanak tanımaz. Biraz önce de bahsettiğim gibi bu yazarlar hakikaten PKK / FETÖ terör örgütüne yardım ve yataklık etmişlerse bu yazarların önüne elde bulunan deliller konmak suretiyle gözaltı kararı verilebilir. Ancak burada ben böyle bir durum göremiyorum. Geçmiş dönemde FETÖ Ergenekon ve Balyoz Davalarında emekli ve muvazzaf vatanseverler ile yurtsever aydınları herhangi bir delil olmaksızın zindanlara nasıl atılmışsa şimdiki durumun da bundan pek bir farkı yok. Görünüşe göre önce gözaltı kararları ve arkasından da tutuklama kararları verilecek. Suçlamalarla ilgili deliller ise aynı Ergenekon ve Balyoz Davalarında olduğu gibi mahkeme sürecinde bulunmaya çalışılacak. Ben bu soruşturmadan bunu anlıyorum.
Cumhuriyet Gazetesinin yazarlarına yapılan bu operasyonun nedenleri arasında bir ihtimal daha var. O da gazetenin 02.04.2013 tarih ve 2013/4 sayılı Yönetim Kurulu toplantısında alınan vakıf üyeliğine seçim kararının usulsüz olduğuna dair açıklamadır. Bu konu ile ilgili daha önce değişik söylentiler de ortaya çıktı. Hatta gazetenin eski yazarı Mustafa Balbay da bu konuyu gündeme getirdi. Mustafa Balbay aynı zamanda Vakıflar Genel Müdürlüğüne şikâyette bile bulundu. Dolayısıyla bu konunun yargı süreci zaten devam ediyordu. Eğer asıl konu bu ise yapılması gereken bu vakıf yöneticilerini apar topar toplayıp gözaltına almak değildir. Evlerinde yapılan aramalarda ellerine geçen bilgisayar veya telefonlara el koymak değildir. Eğer illa da arama yapılan evlerde el konulan telefon ve bilgisayarlar götürülecekse el konulan bu cihazların bir imajının gazetecilere verilmesi gerekir. Çünkü daha henüz Teğmen Mehmet Ali Çelebi’nin başına gelenleri unutmadık. Eğer burada adilane bir soruşturma yapılıyorsa bu kriterlere uymak gerekir. Yoksa yarından sonra Ergenekon ve Balyoz Davalarında olduğu gibi yine mağduriyetler yaşanır. Telafisi mümkün olmayan durumlar yaşanır.
Biraz önce de ifade ettiğim gibi eğer bu soruşturma 02.04.2013 tarihindeki vakıf üyeliği seçimlerin usulsüz yapıldığı ile ilgili ise bu konu ile ilgili sadece vakıf üyeleri hakkında bir soruşturma açılabilir. Yürütülen soruşturma kapsamında da bu vakıf üyeleri ifade vermeye davet edilebilirler. Vâkıfın defterleri de bu kapsamda incelemeye alınabilir. Yine vâkıfın banka hesapları kontrol edilebilir. Nihayetinde yapılan soruşturmalar neticesinde yönetim kurulu toplantısında vakıf üyeliği seçimlerinin usulsüz yapıldığı ortaya çıkarsa da bu usulsüzlüğü yapan yönetim kurulu üyelerine hak ettiği cezalar verilir. Yönetim Kurulundan ve vakıf üyeliklerinden çıkarılırlar. Vakıf eskiden olduğu gibi olağan yapısı ile yoluna devam eder. Bana göre yapılması gereken buydu. Aslında yapılması gereken devam etmekte olan yargı sürecinin sonucunu beklemekti. Eğer yapılmakta olan soruşturma bu konuya yönelik ise o zaman vakıf üyesi olmayan Kadri Gürsel, Güray Öz, Nebil Özgentürk neden gözaltına alındılar?
Tüm bu varsayımlara istinaden bir olasılık daha var. O da muhalifleri susturma adına bugüne kadar diğer muhalif basının susturulduğu gibi Cumhuriyet Gazetesinin de susturulmasıdır. Eğer yapılmakta olan soruşturma sırf bu hedefe yönelik ise bu durumu kabul etmek mümkün değildir. Zaten böyle bir durumu Türk milleti de kabul etmez. Ortaya hiçbir suç delili koymadan yapılan bu soruşturmalara da hiç kimse inanmaz. Dolayısıyla bu soruşturma da Ergenekon ve Balyoz Davaların da olduğu gibi bir kumpas olduğu ortaya çıkar. Olan ise yine bu davalarda özgürlükleri kısıtlanan gazetecilere olur. Basın özgürlüğüne olur. Yarım ve topal sürdürülen demokrasiye olur.02.11.2016