SORUNUMUZ SURİYE Mİ? MISIR MI? YOKSA GİZLİ DEVALÜASYON MU?
Farkında mısınız bilmiyorum ama Başbakan ile Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu Mısır ve Suriye’nin iç işleri ile uğraşırken ülkemizde mini bir devalüasyon yaşanmakta. Gördüğüm kadarı ile de siyasi iktidar partisi sanki ekonomi tıkırında gidiyormuş gibi hiç oralı oldukları da yok. Ekonomiden sorumlu Bakan Zafer Çağlayan’da aynı sessizliği sürdürüyor. Yükselen döviz kurlarına Merkez Bankası, aralıklı müdahale ediyor ancak etkili olamıyor. Sanki kurlar dalgalanmaya bırakılmış. Siyasi iktidar gelişmeleri tribünden maç seyreder gibi seyrediyor. Ekonominin daralmasından muhalefet partileri de pek rahatsız olmuşa benzemiyorlar. Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’da bilindiği üzere siyasi temaslarda bulunmak üzere Irak’a gitti. Milliyetçi Hareket Partisi ise bir başka bir dünyada yaşıyor. Her şey hükümetin inisiyatifine bırakılmış. Uyaran yok. Denetleyen yok. Hükümet gerekli görürse gereken adımları atıyor. Oh ne ala memleket. Sen sağ ben selamet. Şimdilik kendi halinde gidiyor ya yarın Allaha kerim.
Önceki dönemlerde yaklaşan kriz dönemlerinde en azından krizin teğet geçip geçmeyeceği tartışılırdı. Ekonominin düzlüğe çıkması için ekonomi profesörleri tarafından atılması gereken adımlar tartışılırdı. Avrupa ülkelerinin kriz dönemlerini nasıl atlattıkları tartışılırdı. Başbakan her seferinde ‘’kriz bizi teğet geçecek’’ derdi ama öte yandan da Merkez Bankası tarafından gerekli adımlar atılırdı Ancak ekonominin krize girdiği bugünlerde gündem maalesef ekonomi değil. Gündem Mısır’da iktidarını kaybeden Mursi. Gündem Suriye’de bir türlü devrilemeyen Beşar Esad rejimi. Sanki bu ülkelerin iç işine karışmaktan başka işimiz yokmuş gibi. Aslında Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’na Suriye’de ve Mısır’da birer büro açılıverirse hiç fena olmayacak. Dışişleri Bakanının zaten Mısır ve Suriye’den başka işi gücü yok. Hem bu şekilde oralarda daha verimli olur. Suriye’nin teröristlerini daha iyi organize eder. ABD’nin Özgür Suriye Teröristlerine göndermiş olduğu silahları El Kaide’nin Suriye Kolu olan El Nusra Cephesinin eline geçmesini kolaylaştırır. Böylelikle komşularımıza ekmiş olduğumuz savaş tohumlarının daha da gür çıkmasına vesile olur. Dışişleri Bakanımız bölge ülkelerinde savaş tohumları yeşermeden evvel sıfır sorun derken biz bölgesel anlamda barışı kastettiğini sanmıştık. Dışişleri Bakanımız meğerse sıfır sorun derken sıfır barış demek istemiş. Ne kadar da anlayışsız insanlarmışız vesselam.
Bu kadar sorun yetmiyormuş gibi şimdi de Suriye’de kimyasal krizi yaşanıyor. Kimyasal silahların kullanılması tam da Birleşmiş Milletler Örgütünün araştırma yaptığı döneme denk geliyor. Milli Güvenlik Kurulu toplantısının ana konusunu bile Suriye’de kullanılan kimyasal silahlar oluşturmuş. Hatay Reyhanlı’da iki aracın patlaması sonucu yüze yakın vatandaşımızın ölmesi bile Milli Güvenlik Kurulu’nun ana gündemini oluşturmazken Suriye’de büyük bir olasılıkla teröristlerin yediği halt, Milli Güvenlik Kurulu’nun ana gündemini oluşturmuş. Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad, teröristleri bozguna uğrattığı bir sırada herhalde kimyasal silah kullanacak kadar aptal değildir. Beşşar Esad hem de Birleşmiş Milletler Örgütü’nün araştırma yaptığı bir dönmemde kimyasal silah kullanacak öyle mi? Beşşar Esad kimyasal silah kullanacak olsaydı şimdiye değin çoktan kullanmıştı. Şimdiye kadar kullanmamışsa şimdi neden kullansın? Hatırlayacağımız üzere bundan önce de Beşşar Esad’a kimyasal silah kullandığı yönünde suçlamalar yüklenmişti. Peki, sonra ne oldu? Kimyasal silahları teröristlerin kullandığı ortaya çıkmadı mı? Peki, kimyasal silahları Suriye’nin teröristlerinin kullandığı ortaya çıktığı zaman ne yapıldı? Hiçbir şey. Yani teröristlere kimyasal silah kullanmak serbest ama Beşşar Esad’a yasak. Elbette Beşar Esad dâhil hiçbir gücün kimyasal silah kullanmasından yana değilim ancak kimyasalı kim kullandıysa cezalandırılması gerekiyor. Ancak bu yapılmadı. Bunun üzerine teröristler şımardıkça şımardı. Şimdilerde de sınırlarımız yakınlarında PYD güçleri ile yaptıkları savaştan dolayı seken kurşunlar vatandaşlarımızın ölmesine ve yaralanmasına neden oluyor. Ortada ölen vatandaşlarımızın hesabını soran bir irade yok. Memleket yol geç hanına dönmüş ama siyasi iktidarın ne yaptığı belli değil. Devletine karşı gerek vergi gerekse vatani görevlerini yerine getiren vatandaşlara karşı devletin de vatandaşına karşı görevleri vardır. Devletin vatandaşına karşı olan en büyük görevi ise vatandaşın güvenliğinin sağlanmasıdır. İktidar sahipleri ise kendi vatandaşını korumak yerine Mısır’da Müslüman Kardeşler örgütünün üyelerini korumakla meşguller. Suriye’de El Kaide örgütünün Suriye Cephesi olan El Nusra Cephesi teröristlerini korumakla meşguller. Türk Milleti yerine herhalde onları vatandaş bellemişler. 23.08.2013
SAİT BALCI