BugünMakaleler

SARAY DARBESİ

cropped-DB32A183F424-3.jpgCumhuriyet Kadınları Derneği Marmaris şubesinin evvelki gün sessiz Çığlık Eylemi vardı. Ben de bu eyleme katılmak için ‘’Penguen Dosyası ‘’adlı makalemi bir gün önce, daha erken saatlerde yazmıştım. Genelde masaya oturmak için saatin 17.00 olmasını beklerim. Çünkü son dakika gelişmeleri genelde hep o saatlere denk gelir. Eğer gündemi takip edecekseniz bu kurala uymak zorundasınız. Yoksa gündem sizi takip eder. Dolayısıyla Penguen Dosyası adlı makalemi olağanüstü düzenlenen bu toplantıdan habersiz yazdım. Buna rağmen yine de Penguen Dosyası adlı makalemdeki öngörülerimin gerçekleşmiş olması benim için sürpriz olmadı.

Kaldığım yerden devam edeyim. Bu toplantıdan sonra ne Cumhurbaşkanı, ne de Başbakan bir açıklama yaptı. Ancak Başbakanlık kaynaklarından gelen açıklamaya göre dün saat 11.00 sıralarında Başbakan’ın MYK’yı toplayacağı ve bu toplantı sonrası açıklama yapılacağı yönündeydi. Söylendiği gibi bu toplantı gecikmeli de olsa yapıldı. Açıklamanın yapılması ise bir hayli gecikti ama sonuç itibariyle beklenen açıklama yapılmış oldu. Şimdi ben de bu noktadayım.

Davutoğlu’nun MYK sonrası yaptığı açıklamalar kimi çevrelerde şok etkisi yaratmışsa da açıkça söylemem gerekirse beni hiç şaşırtmadı. Çünkü Erdoğan uzun zamandır Davutoğlu’nu görevden alabileceğine dair işaretleri vermişti. Dün yazdım. Bugün de yazayım. Erdoğan’ın Davutoğlu ile birçok konuda görüş ayrılığı vardı. Bu görüş ayrılıkları Başbakan’ın görevden alınmasını gerektirmez ama demokrasi anlayışını içine sindiremeyen bir Cumhurbaşkanı varsa ve bu anlayış karşısında dik duracak bir Başbakan yoksa yapacak bir şey yok. Davutoğlu ile Erdoğan arasındaki görüş ayrılıklarından bir tanesi Davutoğlu’nun MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ı Milletvekili adayı yapmasıydı. Bir başka neden ise Başkanlık Sistemine Davutoğlu’nun soğuk bakmasıydı. Belki de Erdoğan’ın Davutoğlu’nu çizmesinin en büyük nedeni buydu. Davutoğlu’nun 17 / 25 Aralık Soruşturmasına adları karışan Bakanların TBMM yerine Yüce Divanda aklanmalarını istemesi de Erdoğan’ın tepkisini çekmişti. Keza yine Davutoğlu’nun 7 Haziran seçim sonunda muhalefet partileri ile koalisyon kurmak istemesi de bir başka nedendir. Erdoğan ile Davutoğlu’nun arasına giren kara kediyi araştırmaya kalksam sanırım daha birçok neden bulurum. Ancak bu aşamada geriye dönmenin hiçbir faydası yok. Bundan sonrasına bakmamız lazım.

Buradan tekrar Davutoğlu’nun durumuna geleyim. Davutoğlu bugüne kadar Erdoğan tarafından dışlanan ne ilk başbakandır, ne de son Başbakan olur. Demek istediğim Davutoğlu’ndan önce Erdoğan tarafından dışlanan başka dava arkadaşları daha var. Örneğin Abdüllatif Şener Erdoğan’ın ilk dışladığı dava arkadaşlarından birisidir. Yine eski Anayasa Profesörü Ergun Özbudun da Erdoğan’ın dışladığı akademisyenlerden birisidir. 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’de Erdoğan’ın dışladığı eski bir Dışişleri Bakanı, eski bir Başbakan ve eski bir Cumhurbaşkanıdır. Keza yine bir zamanların ağır toplarından Bülent Arınç, Hüseyin çelik, Sadullah Ergin de Erdoğan tarafından dışlanan Bakanlar arasındadır. Burada söylemek istediğim Davutoğlu’nun dışlanması çok da şaşılacak bir durum olmadığıdır. Demokrasi anlayışı olmayan Erdoğan’ın eski yol arkadaşlarına karşı vefalı olması zaten beklenemezdi.

Erdoğan’ın fıtratında zaten vefa borcu diye bir şey yok. Dün de böyleydi, bugün de böyle. Bugün onu kim destekliyorsa en iyi o dur. Yani Erdoğan olaylara hep günlük bakar. Bugün kardeşim dediğine, yarın paralelci der. Kime kardeşim demişse de ilk olarak da onun ipini çeker. Hatırlarsanız eski Libya lideri Kaddafi’ye kardeşim demişti. Keza yine Esat’a da kardeşim demişti. Peki, sonuç ne oldu? Hepsi ile düşman olmadı mı? Düşman yaratma konusunda üstüne yoktur. Kendi iktidar partisinin Genel Başkanına bile ‘’Devlette iki başlılık olmaz ‘’ diyen bir Cumhurbaşkanından ne beklenir?

Benim buradan Davutoğlu’nu savunduğumu filan sanmayın. Ne Erdoğan’ı savunurum, ne de Davutoğlu’nu savunurum. Ben Atatürkçü bir yurttaş olarak ancak ülkemin bölünmez bütünlüğünü savunurum. Laik Türkiye Cumhuriyetini savunurum. Ülkenin ahde vefasını savunurum. On dört yıldan bu yana ülkenin üzerine kara bulutlar gibi çöken AKP iktidarını savunmam asla mümkün olmaz ancak, demokrasi açısından seçilmiş bir Başbakan’ı istifaya zorlayan bir Cumhurbaşkanı varsa bu duruma seyirci de kalamam. Böyle bir anlayışa sahip bir insanın yarından sonra bir de Başkan seçildiğini varsayın. Olacakları hiç düşünmek bile istemiyorum. Bu açıdan baktığımız zaman Davutoğlu’nun Erdoğan’a karşı seçilmiş bir Başbakan olarak ‘’Görevimin başındayım’’ demesini olmayan demokrasi açısından kazanç olarak görürdüm. 06.05.2016

Paylaş

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Menu Title