REJİM DEĞİŞİKLİĞİ YASASINI NASIL ANLATMALI?
Geçen gün Yeni Çağ Gazetesinden Arslan Bulut’un ‘’Referandumda ne yapmalı’’ adlı makalesini okudum. Arslan Bulut makalesinde Cumhuriyet Halk Partisi Milletvekili Dursun Çiçek’in bir taksici ile referandum oylaması hakkında yapmış oldukları bir konuşmaya yer vermiş. Fazla ayrıntıya girmeden Dursun Çiçek’in taksiciye sormuş olduğu soruyu söyleyeyim. Dursun Çiçek taksiciye ‘’ Babandan kalan gayrimenkulün tapusunu dört kardeş olarak ağabeyinize verir misin’’ diye sormuş. Arslan Bulut taksicinin Dursun Çiçek’e verdiği yanıtı yazmamış ama taksici büyük bir ihtimalle referandum oylamasının önemini anlamıştır diye düşünüyorum.
‘’Bindik bir alamete, gidiyoruz kıyamete’ ’diye bir atasözümüz vardır bilirsiniz. İşte şu an biz de aynı durumdayız. Cumhurbaşkanı Erdoğan’a on beş yıldır kesintisiz ve tek başına ülkeyi yönetmek yetmedi, şimdi de TBMM’nin ve Başbakan’ın yetkilerini almaya çalışıyor. Anlayacağınız tüm yetkileri kendisinde toplamak için referanduma gidiyor. Dolayısıyla bu referandumun adı da rejim değişikliği yasasıdır. Çünkü parlamenter sistemde yürütme Başbakan’a aittir. Hükümeti de TBMM içinde en çok sandalye sayısı olan siyasi parti kurar. Cumhurbaşkanına da kurulan hükümeti onaylamak düşer. Ancak bunu kime anlatacaksınız?
Şimdi gelin burada bir tespit yapalım. Sizce Erdoğan Cumhurbaşkanı seçildikten sonra siyasetten elini çekmiş midir? Tüm siyasi partilere eşit mesafede midir? Toplumun tüm kesimlerini herhangi bir ayrım gözetmeksizin kucaklıyor mudur? Hayır dediğinizi duyar gibiyim. Elbette Erdoğan Cumhurbaşkanı seçilmesinden sonra siyasetten elini çekmedi. Bugüne kadar da AKP Genel Başkanı gibi davrandı. AKP hükümetleri döneminde icat edilen Toplu Açılış Törenlerinde AKP adına konuşmalar yaptı. AKP’li olmayanları ötekileştirdi. Hatta en son HAYIR, oyu verecek olan seçmenleri teröristler ile bir tuttu. Böyle bir davranış sergileyen Cumhurbaşkanını elbette tarafsızdır diyemeyiz.
Cumhurbaşkanı Erdoğan diğer taraftan da rejim değişikliği yasasını meşrulaştırmak için sürekli çift başlılıktan söz etti. Yani Erdoğan bir nevi Başbakan ve AKP Genel Başkanını millete şikâyet etti. Başbakanı önünde bir engel olarak gördü. Peki, böyle bir durum söz konusu mu? Yani Binali Yıldırım Erdoğan’ın önünde bir engel midir? Binali Yıldırım Erdoğan’ın söylediklerinin tersini mi yapıyor? Binali Yıldırım’ın Erdoğan’ın lafının dışına çıkabileceğini düşünüyor musunuz? Böyle bir olasılık var mı? Elbette yok. Binali Yıldırım AKP Genel Başkanıdır ve onu Başbakan koltuğuna Erdoğan oturtmuştur. Dolayısıyla Binali Yıldırım’ın çift başlılık yaratması mümkün bile değildir. Binali Yıldırım Erdoğan ne söylerse onu yapar. Eğer aksi bir durum olmuş olsaydı Erdoğan Davutoğlu’nu istifa ettirdiği gibi Binali Yıldırım’ı da istifa ettirirdi. Çift başlılık gibi bir durumun söz konusu olmadığını Erdoğan’da biliyor. Aslında millet de biliyor. Fakat mesele bu değil. Asıl mesele rejim değişikliğini millete yutturmak.
Rejim değişikliği yasasının önemini kararsız seçmenlere doğrudan anlatmak belki mümkün değil. Çünkü seçmenler ister istemez kutuplaştırıldı. Dolayısıyla insanlar rejim değişikliği yasasını ülkenin hayrına olacağını düşünüyor olabilirler. Okumayan, araştırmayan toplum böylesi durumlarda ne yapacağını şaşırırlar. Böylesi durumlarda Dursun Çiçek’in taksiciye sormuş olduğu soruyu kararsız ve AKP’li seçmenlere de sormak lazım diye düşünüyorum. Hani belki böyle bir soru karşısında AKP’ye oy veren ve kararsız seçmenler bir nebze de olsa bilgilenmiş olurlar. Zaten bu soruyu kendisine soran her bir yurttaşın EVET demesi mümkün olmaz. Bana sorarsanız 18 maddelik rejim değişikliği yasasını tüm ayrıntıları ile seçmenlere anlatmak lazım derim. Ancak bunun için maalesef yeterli bir süre yok. Bu durumda kararsız seçmenleri ve AKP’ye oy veren yurttaşları rejim değişikliği yasasını sorgulamalarını sağlamak için Dursun Çiçek’in taksiciye sorduğu soruyu sormak lazım diye düşünüyorum.22.02.2017