POLİSİN GÖREVİ İKTİDARI KORUMAK DEĞİLDİR
Gelişmeler öyle gösteriyor ki yakın zamanda Türk Ordusu ile polisin görevini MİT alacak. Çünkü bugüne kadar sanki Türk Ordusuna ihtiyaç yokmuş gibi geniş çaplı operasyonlar yapıldı. Emekli ve muvazzaf komutanlar zindanlara atıldı. Vatanın güvenliğinin kalbi olan kozmik oda deşifre edildi. Böylelikle ülkenin dış düşmanlara karşı geliştirdiği savaş planları ve taktikleri ortaya saçıldı. Açıkça söylemek gerekirse bir ülke kendi savaş planlarını ortaya döküyorsa o ülke bitmiş demektir. Gelişmiş ülkelere baktığımız zaman kendi ordusuna darbe yapmış bir ülke görebilir misiniz? Eğer bugün ordumuza yapmış olduğumuz darbeyi Avrupalı ülkeler alkışlamaya başlamışsa, yani daha doğrusu orduyu siyaset alanı dışına çıkarma adı altında Türk Ordusuna tuzak kurulmuşsa bu bitmişliğin işaretleridir. Tarihte kendi ordusuna bu derece darbe yapan bir ülke herhalde yoktur. Biz bu konuda bir ilki gerçekleştirdik dersem yanılmış sayılmam. Hatta bu konuda kendi ordusunu dağıtma becerisini gösteren Başbakan’a Nobel ödülü bile verilebilir.
Ordunun dağıtılmasından sonra iç güvenliğin yanı sıra dış güvenliği de polisin sağlayacağını zannetmiştim. Bu konuda yanıldığımı yeni anladım. Meğerse iç güvenliği de polis sağlamıyormuş. Bunu nereden anladın diye soracak olursanız şöyle açıklayayım. Bugün Emniyet’in aldığı istihbaratlar dikkate alınmaz hale gelmiş durumda. Suriye’ye giden silahları Emniyet istihbaratı haber veriyor ama İçişleri Bakanı bu bilgiyi dikkate almıyor. Daha doğrusu İçişleri Bakanı polisin istihbarat almasını istemiyor. Operasyon yapmasını istemiyor. Çünkü siyasi iktidar devletten saklı olarak Suriye’de rejime karşı savaşan insan azmanı teröristlere el altından silah yardımı yapıyor. Siyasi iktidar bu silah yardımını bırakın devletten gizli olarak yaptığını, müttefik olduğumuz NATO’dan bile gizliyor. Maalesef böyle bir anlayış bugün devleti yönetmektedir. Tabi ki buna yönetmek denirse.
Siyasi iktidarın yediği haltlar bununla da sınırlı değil tabi. İşte şimdi iktidar partisine düzenlenen operasyonları görüyoruz. Savcılığın emriyle operasyonu yürüten polislerin görevden alınışlarını televizyonda film seyreder gibi izliyoruz. Sabah savcılığın talimatı ile soruşturmaya katılan polis öğleden sonra İçişleri Bakanının talimatı ile görevden alınıyor. Polis savcının talimatını yerine getirse anında tayini çıkıyor. Savcıyı dinlemeyip operasyonu başlatmazsa suç işlemiş olacak. Gelin de işin içinden çıkın. Yani anlayacağınız polis iki arada bir derede kalmış durumda. Aslına bakarsanız polis ne pahasına olursa olsun savcının talimatını yerine getirmek zorundadır. Eğer demokrasi ile yönetilmeye devam edileceksek hukuku dikkate almak zorundayız. Bu yüzden polis siyasi iktidarın yerine hukuku dikkate almak zorundadır. Çünkü onlar iktidarın değil devletin polisleridir. Polislerin görevi de adı yolsuzluk ve rüşvet skandallarına karışanları değil devletin ahde vefasını korumaktır. Bunun yolu da iktidarın yerine hukuku dikkate almalarıdır.
Bu gidişle yolsuzluk ve rüşvet operasyonları devam ettikçe yakında görev yapacak polis kalmayacak gibi görünüyor. Hatta bu tür operasyonlara katılacağı tahmin edilen polisler bile sürülecek. Çünkü durum onu gösteriyor. Sanki suç işliyorlar gibi muamele görüyorlar. Bu polisler Cemaatin polisleri ise evet geçmişte Ergenekon ve Balyoz Davalarının alt yapıları oluşturulurken suç işlediler. Şu an yolsuzluk ve rüşvet operasyonuna savcılık tarafından emir verildiği halde katılmazlarsa yine suç işlemiş olacaklar. Yani her hâlükârda suçlular. Yakında zaten göreve gidecek asker kalmadığı gibi polis de kalmayacak. İktidar partisine önerim bundan böyle gerek dış güvenliği gerekse iç güvenliği MİT’e devretmeleridir. Yargı da nasıl olsa Adalet Bakanlığı’na bağlanıyor. Böylelikle demokrasi tarihinde bir çığır açarız. Gelişmesini tamamlayamamış olan ülkelere de iyi bir örnek oluruz. 15.01.2014
SAİT BALCI