OHAL, BU HAL
ABD ile Cemaatin ortaklaşa düzenledikleri darbe girişimini tam atlattık derken şimdi de Erdoğan’ın ilan ettiği Olağanüstü Hal’e yakalandık. Bir Cemaat ABD ortaklığı vuruyor, bir de Cumhurbaşkanı Erdoğan vuruyor. Daha önce üçü birden tek elden vuruyorlardı. Şimdi ayrı ayrı vuruyorlar. Anlayacağınız şamar oğlanına döndük desem yeridir. Şimdi birbirlerine vuruyorlar ama olan arada kalan Türk Milletine oluyor. Her üçü de güç kavgası yapıyor. Böylelikle de ülkeyi her geçen gün biraz daha çıkmaz sokaklara doğru sürüklüyorlar. Millet seçimlerde her üçüne de şöyle okkalı bir tokat vursa yok olup gidecekler ama milleti arkasına alacak aklı başında bir muhalefet lideri yok. Mesele zaten buradan kaynaklanıyor.
Peki, şimdi durduk yerde Olağanüstü hal ilan etmeye gerek var mıydı? Elbette yoktu. Darbe girişimi çoktan bastırıldı. Darbe girişimini yapanların çoğu da tutuklandı. Kıyıda köşede kalanların bazıları da kaçtı. Kaçanların bu saatten sonra darbe yapacak halleri de yok. Zaten kısa bir süre sonra onlar da yakalanacaklar. Diğer kurumlarda tutuklanan isimlerin ise darbe girişimi ile uzaktan yakından alakaları yok. Fakat onlar da ülkemiz için bir tehdit unsurudurlar ama onları tutuklamak için Olağanüstü Hal ilan etmeye gerek yoktu. Ancak bu fırsat kaçırılır mı? Elbette kaçırılmaz. Şimdi bundan sonra olacakları görün. Bugüne kadar Fethullah Gülen Terör Örgütünün değişik kurumlarda bulunan müritleri gözaltına alınıp tutuklandılar. Daha önce nasıl koydularsa şimdi öyle buldular. Fakat bu arada demokrasiye de darbe vurdular. Örneğin Yarsav’ı kapattılar. Bundan sonra olacakları ise düşünmek bile istemiyorum.
Biraz da bundan sonrası olacaklara değineyim. Örneğin Wikileaks’ın AKP belgelerini yayınlayan gazete ve televizyonları kapatırlar. Rıza Zarrab haberlerine yasaklama getirirler. Yasaklara uymayanları kapatırlar. Diplomayı soran haberlere yasaklama getirirler. Gerektiği zaman eskiden olduğu gibi yine Tıwıtter’ın kökünü kazırlar. Jandarmayı İç İşlerine Bakanlığına bağlayacaklarmış. Genelkurmay Başkanlığını da Cumhurbaşkanlığına bağlayacaklarmış. Bu arada ordunun içinde bulunan Fethullah Gülen Terör Örgütünün elemanlarının yerine İmam Hatiplileri dolduracaklarmış. Sonuçta yine hiçbir şey değişmeyecek. Gülen Terör Örgütü tamamen yok edilmedikten sonra ne yapsanız boşunadır. Çünkü bu örgütün elemanları yarından sonra İmam Hatiplilerin içine de sızarlar. Sonuçta her ikisinin tabanı birbirinden farklı değil. Her İmam Hatipli AKP’li olacak diye bir şey yok. Bu İmam Hatipliler yarından sonra Gülenci de olabilirler. Bunlar da yine aldatıldık diye işin içinden sıyrılıp çıkarlar. Bugüne kadar hep öyle yapmadılar mı? Her aldanıştan sonra oyları daha da artmadı mı? Demek ki iktidara gelmenin bir yolu da aldanmaktan geçiyormuş. Ne kadar aldanırsanız o kadar oy alıyorsunuz. Memleketi yönetemedikçe oylarınız artıyor.
Memleket deyince aklıma geldi. Memleketi Fethullah Gülen Terör Örgütünden temizlemenin tek yolu ABD’nin yörüngesinden çıkmaktır. NATO’dan çıkmaktır. Avrasya ülkeleri ile güç birliği yapmaktır. Yoksa Fethullah Gülen Terör Örgütünden kurtulamazsınız. Bugün Türk Silahlı Kuvvetlerinden, Emniyet Genel Müdürlüğünden, Yargı kurumlarından, Eğitim kurumlarından, Sağlık kurumlarından ve diğer kurumlardan temizledik dersiniz fakat onlar ABD’nin sayesinde yine bu kurumların içine sızarlar. Çünkü onlar böcek gibidirler. Kafalarını ezdikçe daha da çoğalırlar. Çıkış yerlerini tıkamadıkça da asalak bit gibi üremeye devam ederler. Bu örgütü ‘’OHAL’’ ilan etmekle değil, ancak Atatürkçü kadrolar ile yok edebilirsiniz. 26.07.2016