MOSKOVA ANLAŞMASI
Uzun zamandır Suriye’nin İdlib kentinde devam etmekte olan çatışmalar 05.03.2020 tarihinde Moskova’da yapılan anlaşma ile nihayet sona erdi. Bu çatışmalar her ne kadar Suriye Ordusu ile Hayat Tahrir el-Şam ve Nusra Cephesi arasında meydana gelmiş ise de ülkemizde göçmen politikası sebebiyle maalesef bu çatışmaların içinde kalmıştı. Moskova’da ilan edilen ateşkes anlaşması bu açıdan da önemlidir.
Moskova Anlaşmasının öncesine gidersek, ülkemiz ile Rusya arasında 14.02.2019 tarihinde Soçi Anlaşması imzalanmıştı. Bu anlaşma 07.09.2018 tarihinde Tahran’da yapılan görüşmelerin bir devamıydı. Bu anlaşmaya göre, Suriye Arap Cumhuriyeti’nin egemenliği bağımsızlığı, birliği ve toprak bütünlüğü ile Birleşmiş Milletler Şartı’nın amaç ve ilkelerine olan kuvvetli ve devam eden taahhütleri vurgulanmıştı. Yine bu anlaşmaya göre evrensel düzeyde saygı gösterilmesi ve kim tarafından gerçekleştirildiğine bakılmaksızın hiçbir eylemin bu ilkelere halel getirmemesi gerektiğinin altı çizilmişti. Terörle mücadele kisvesi altında sahada yeni gerçeklikler yaratılmasına dair her türlü girişim ret edilmişti.
Yine anlaşmanın 6. Maddesine göre, İdlip Gerginliği Azaltma Bölgesindeki durum ayrıntılı şekilde incelenmiş, ‘Heyet Tahrir Şam’ terör örgütünün bölge üzerindeki kontrolünü artırma girişimlerini reddedilerek bundan duyulan ciddi kaygı ifade edilmişti. Bu girişimlerle etkin şekilde mücadele etmenin yanı sıra İdlib Gerginliği Azaltma Bölgesindeki ihlallerin, 17 Eylül 2018 tarihli İdlib Gerginliği Azaltma Bölgesindeki Durumun İstikrarlaştırılmasına İlişkin Muhtıra dâhil, bölgeye ilişkin anlaşmaların tüm unsurlarıyla hayata geçirilmesiyle azaltılmasını teminen somut adımlar atmak hususunda mutabık kalınmıştı. Ayrıca, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi tarafından terörist olarak tanımlanan DEAŞ, Nusra Cephesi ile El Kaide veya DEAŞ ve diğer terör örgütleriyle bağlantılı tüm diğer bireyler, gruplar, teşebbüsler ve oluşumların tamamen ortadan kaldırılması amacıyla aralarındaki işbirliğini sürdürme kararlılıkları teyit edilmişti.
Geldiğimiz nokta itibarıyla Suriye’nin İdlib kentinde bulunan terör örgütlerinin Soçi Anlaşmasına göre silahları bırakmaması üzerine Rusya ile Suriye Ordusu bu terör örgütlerine yönelik operasyonlar başlatmıştı. Ülkemizin bu operasyonlarda oluşacak yeni Suriyeli göçmenleri karşılayamayacağı savı ile Rusya ile Suriye’nin düzenlemiş olduğu bu operasyonları kabul etmemesi üzerine ülkemiz ile Suriye Ordusu arasında birçok çatışma meydana gelmişti. Çıkan bu çatışmalarda maalesef birçok şehit verdik. Ülkemiz bu çatışmalar öncesinde taşıdığı sorumluluk gereği Hayat Tahrir el-Şam ve Nusra Cephesi gibi terör örgütlerini silahsızlandırabilmiş olsaydı bu çatışmalar çıkmayacaktı. Veya ülkemiz silah bırakmayan bu terör örgütlerini Suriye Devleti’nin ve Rusya’nın düzenlemiş olduğu operasyonlar karşısında hava desteksiz korumaya kalkışmasaydı bu denli şehit vermeyecektik. Bundan böyle Mehmetçiğin kanı akmaması adına 05.03.2020 tarihinde Moskova’da düzenlenen görüşmenin ve yapılan ateşkes antlaşması son derece önemlidir.
“İdlib Gerginliği Azaltma Bölgesindeki Durumun İstikraraştırılmasına İlişkin Muhtıraya Ek Protokol,
Türkiye Cumhuriyeti ve Rusya Federasyonu, ateşkesin uygulanmasına garantör olarak,
Suriye Arap Cumhuriyeti’nde Gerginliği Azaltma Bölgeleri Oluşturulmasına İlişkin 4 Mayıs 2017 tarihli Muhtıra ve İdlip Gerginliği Azaltma Bölgesindeki Durumun İstikrarlaştırılmasına İlişkin 17 Eylül 2018 tarihli Muhtıra’yı hatırda tutarak,
Suriye Arap Cumhuriyeti’nin egemenliğine, bağımsızlığına, birliğine ve toprak bütünlüğüne olan kuvvetli taahhütlerini yineleyerek,
Terörizmin tüm tezahürleriyle mücadele ile Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi tarafından terörist olarak tanımlanan tüm grupların ortadan kaldırılması yönündeki kararlılıklarını yinelerken, sivillerin ve sivil altyapının hedef alınmasının hiçbir şekilde mazur görülemeyeceğini kabul ederek,
Suriye ihtilafının askeri çözümünün olamayacağının ve ihtilafın yalnızca Suriyelilerin öncülüğünde ve sahipliğinde, Birleşmiş Milletler’in kolaylaştırıcılığında, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin 2254 sayılı kararıyla uyumlu siyasi süreç yoluyla sona erdirilebileceğinin altını çizerek,
İnsani krizin daha da kötüleşmesinin önlenmesinin, sivillerin korunmasının, ihtiyaç sahibi tüm Suriyelilere önkoşulsuz ve ayrım gözetmeksizin koruma ve insani yardım sağlanmasının, keza ülke içinden yerinden edilmelerin önlenmesi ile mültecilerin ve ülke içinde yerinden edilen kişilerin güvenli ve gönüllü olarak Suriye’deki asıl ikamet yerlerine geri dönüşlerinin kolaylaştırılmasının önemini vurgulayarak,
1-İdlib gerginliği azaltma bölgesindeki temas hattı boyunca tüm askeri faaliyetler 6 Mart 2020 tarihinde saat 00.01’den itibaren durdurulacaktır.
2-M4 karayolunun kuzeyinde 6 km ve güneyinde 6 km derinliğinde bir güvenli koridor tesis edilecektir. Güvenli koridorun işleyişine dair ayrıntılı esas ve usuller, Türkiye Cumhuriyeti ve Rusya Federasyonu Savunma Bakanlıkları arasında 7 gün içinde kararlaştırılacaktır.
3-Türk-Rus ortak devriyeleri, 15 Mart 2020 tarihinde M4 karayolunun Trumba’dan (Serakib’in 2 km batısı) Ain-Al-Havr’a kadar olan kesimi boyunca başlatılacaktır.
Moskova’da yapılan anlaşmayı incelediğimiz zaman bu anlaşmanın Soçi Anlaşmasının bir eki olduğu ve bu anlaşmaya ek protokol şeklinde yapıldığı anlaşılıyor. Bu anlaşma ile M5 karayolu Suriye sınırları içinde kaldığı ve M4 karayolunun da Türk ve Rus devriye güçlerince hem içe hem de dışa yönelik 6 kilometre boyunca devriye atılacak konumda olmasıyla güvenli hale dönüşmüş bulunuyor. Mutabakata göre Bir başka değişiklik ise Serakib kentini geri alan Suriye Ordusunun elinde kaldığıdır.
Moskova Anlaşması ile mutabık kalınan metin ile anlaşmaya dâhil edilen maddeler hiç kuşkusuz bundan böyle hiçbir tartışmaya mahal bırakmayacak şekilde Suriye Devleti’nin terör örgütleri ile yapacağı mücadelenin haklılığı ülkemiz ile Rusya arasında mutabık kalınmıştır. Bu açıdan yapılan anlaşma ve ateşkes son derece önemlidir.
Suriye’nin toprak bütünlüğü meşru Suriye ordusunun ülkenin tüm alanlarına hâkim olmasıyla sağlanır. Yoksa parçalanmış bir Suriye’nin toprak bütünlüğünü savunmanın hiçbir anlamı yoktur. Ayrıca Suriye’nin toprak güvenliği aynı zamanda bizim ülkemizin de güvenliği anlamına gelir. 09.03.2020