MEMLEKETİ SOYANLAR NEREDE YETİŞTİ ?
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Bursa’da bir İmam Hatip Lisesinin açılış töreninde ‘’Çok şükür bugün, satanist olanlar, memleketi soyup soyanlar, yolsuzluk yapanlar İmam Hatiplilerden yetişmedi’’ demiş. Bülent Arınç aslında doğru söylemiş. Çünkü Memleketi soyduğu iddiası ile tutuklanan ‘’Deniz Feneri ‘’sanıkları suçsuzlukları anlaşıldığı için serbest bırakıldılar. Hal böyle olunca pek tabi ki İmam Hatipliler suçlu olmuyor. Zaten savcılıkça Deniz Feneri Davasından yargılanan Zahid Akman ve Zekeriya Karaman’nın suçları ‘’nitelikli suç’’ kapsamından çıktığı için savcılık telefon görüşmelerinin kayıtlarını da silmiş. Savcılığın bu tutumu ilk bakışta suç gibi görünse de aslında öyle değil. Savcılık suç kapsamından çıkan bir davanın önemli görünen ses kayıtlarını silerek aslında dosyayı sadeleştirmiş oluyor. Yani dosyanın daha rahat anlaşılabilir bir duruma gelmesine katkıda bulunmuş oluyor. Yani daha doğrusu savcılık, Deniz Feneri Davasında gereksiz kayıtları imha ederek devam edip etmediği belli olmayan davanın yükünü hafifletmiştir. Bundan dolayı da burada herhangi bir suç unsuru bulunmamaktadır. Her şey gayet normaldir.
Deniz Feneri Davası aynı zamanda ülkemizdeki uzun tutukluluk süreleri ile ilgili şikâyetlere de yanıt niteliğindedir. Şu an sanıklarının tutuksuz yargılandıkları apaçık ortadadır. İlk zamanlarda terör örgütüne üye oldukları anlaşılan Nadi Türkaslan,Abdulvahap Yaren ve Mehmet Tamöz, Deniz Feneri Davası sanıklarını tutuklamışlarsa da sonradan gerçek anlaşılmış olup kısa sürede ilgili sanıklar derhal serbest bırakılmışlardır.Bu sanıklar serbest bırakılmakla da kalmayıp aynı zamanda işlemiş oldukları suç örgütlü suç kapsamından çıkarılmıştır.Bu dava ile bağımsız yargının ne kadar bağışlayıcı bir kimliği olduğunu anlamış bulunmaktayız.Aynı zamanda bu dava Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine örnek gösterilebilecek bir dava kapsamındadır.Umarım Avrupalı dostlarımız bu dava ile İleri Demokrasiyi ne kadar işlettiğimizi anlamışlardır.Bu dava aynı zamanda Ülkemizde hukukun ne kadar adil bir şekilde işlediğine dair de bir kanıttır.
Deniz Feneri Davası’nın ses kayıtlarının imha edilmesinden dolayı ayrıca bu olaya gereksiz bir şekilde adı karışan Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay’ın Koruma Müdürü Ali Karabağ ile Kırıkkalae Belediye Başkanı Veli Korkmaz’la İsmail Karahan arasındaki yer alan konuşmalar da imha edilmiş oluyor. Söz konusu ses kayıtlarına zaten gerek yoktur. Zaten bu şahısların telefon görüşmelerinde herhangi bir suç unsuru da yoktur. Beşir Atalay’ın Koruma Müdürü Ali Karabağ ile Kırıkkale Belediye Başkanı Veli Kormaz da İsmail Karahan’a tutuklanacaklarını bu anlamda haber vermiştir. Bu durum hukuk açısından da bir ihlal sayılmaz. Zaten ses kayıtları gereksiz yere yer işgal etmekteydi. Bu durumda dosyalar artık daha rahat taşınabilir hale gelmiştir. Zaten savcılığın tekrar istemesi halinde ilgili şahıslar o telefon görüşmelerini tüm açıklığı ile savcılığa tekrar verebilirler. Hal böyle olunca bu meseleyi dallandırıp budaklandırmanın da gereği yoktur.
Bu davanın Almanya ayağının da aynı şekilde sonuçlandırılması gerekmektedir. Bu konuda Alman savcılara büyük görev düşmektedir. Alman savcılar mesleklerinde yükselmek istiyorlarsa mutlaka Deniz Feneri Davasının Almanya ayağını da aynı Ülkemizdeki safhasına getirmesi gerekmektedir. Avrupa Birliği uyum yasaları da bunu gerektirmektedir. Çünkü Çünkü Büyük Ortadoğu Projesinin başarısı bu davaların seyrinden geçmektedir. Allah Muhafaza bu davalar aksi yönde gelişirse Büyük Orta Doğu projesinin yara alabileceği bilinmelidir. Yani her şey Büyük Ortadoğu projesi içindir.
Zahid Akman, 1984 yılında Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesinden mezun olmuş ama pek tabi ki Deniz Feneri Davasında suçlu olmadığı için Bülent Arıç’ın söylemi bu yüzden yerindedir. Yani bu İmam Hatipliler suçsuzdur. Yolsuzluk eylemlerine katılmamışlardır. Memleketi soyup soğana çevirenler listesinde İmam Hatipliler yoktur.05.11.2012
SAİT BALCI
