KURULTAYA İHTİYACIMIZ VAR
12.Cumhurbakanlığı seçimiyle ilgili değerlendirmeler halen devam ediyor ancak CHP’nin tavanınındın Muharrem İnce haricinde adam gibi bir özeleştiri yapan olmadı. Bırakın özeleştiriyi yapmalarını seçim yenilgisini bile kabul edemediler. Seçim sonuçlarını saptırmakla ellerine ne geçecek doğrusu bilmiyorum. Sanki Yüksek Seçim Kurulu seçimi siz kazandınız buyurun Çankaya diyecek. Seçim sonuçları belli olduğu saatlerde parti sözcüsü Haluk Koç yapmış olduğu ilk değerlendirmede partinin seçim yenilgisi karşısında alacağı tavrın ipuçlarını vermişti. Keza partinin Genel Sekreteri Gürsel Tekin’de kısa olarak yapmış olduğu değerlendirmede, Cumhuriyet Halk Partisinin seçimin kazananı olduğunu söylemişti. Bu nasıl seçim kazanmaktır doğrusu ben anlayamadım. Anlayan varsa lütfen bana da söylesin.
10 Ağustos Pazar günü Cumhurbaşkanlığı seçimi yapıldı. Seçim sonuçlarına göre Erdoğan % 51.80, İhsanoğlu % 38.44, Demirtaş ise % 9.76 oranında oy aldılar. Şimdi bu sonuçları masaya koyduğumuzda % 51.80 oy oranı ile en yüksek oyu Erdoğan’ın aldığı açıkça anlaşılıyor. Dolayısıyla bu seçimin galibi Erdoğan’dır. Seçimin ikinci kazananı ise % 5 ile % 7 arasında olan oy oranını % 9.76’ya taşıyan Demirtaş’tır. Gürsel Tekin’nin yapmış olduğu değerlendirmeyi Selahattin Demirtaş yapmış olsaydı bu değerlendirme doğru olacaktı. Burada Selahattin Demirtaş’ın hakkını da vermeden geçemeyeceğim. Bu seçimlerin ikinci kazananı da hiç kuşkusuz Selahattin Demirtaş’tır. Peki, başka kazanan var mı? Cumhuriyet Halk Partisi ile Milliyetçi Hareket Partisinin de dâhil olduğu toplamda 14 siyasi partinin ortak çatı adayı İhsanoğlu kazanan mıdır, yoksa kaybeden midir? En basitinden söyleyeyim. İhsanoğlu, her şeyden evvel bir defa almış olduğu oy oranı ile Erdoğan’ın altında kaldığı için Gürsel Tekin’in söylediği gibi kazananı değil kaybedenidir.
İkinci olarak ise İhsanoğlu’na destek veren partilerin en son yapılan yerel seçimlerdeki almış oldukları oy oranlarına göre değerlendirmek lazım. En son yapılmış olan yerel seçimlerde Cumhuriyet Halk Partisinin oy oranı % 27.80, Milliyetçi Hareket Partisinin oy oranı % 15.02 ve Büyük Birlik Partisinin oy oranı ise % 1.10 dur. Çatı adayına destek veren diğer siyasi partileri hesaba katmıyorum. Çünkü onların zaten oyları da yoktu. Bu durumda çatı adayına destek veren partilerin oy oranlarının toplamı % 43.92 oluyor. İhsanoğlu ise % 38.44 oranında oy aldı. Dolayısıyla % 5.48 gibi bir oy kaybının olduğu anlaşılıyor. Bu durumda İhsanoğlu yine seçimin kaybedeni durumundadır. Yani her hâlükârda çatı adayı destekçileri seçimin kaybedeni tarafındadırlar. Hal böyle iken Cumhuriyet Halk Partisini seçimin kazananı diye göstermek ne kadar etiktir? Seçimi kaybedeni de olsanız çıkacaksınız meydana ve seçim yenilgisinin faturasını sağa sola yüklemeden bir özeleştiri yaparak seçmeninizden özür dileyeceksiniz. Cumhuriyet Halk Partisinin kadrolarına yalan söylemek yakışır mı? Atatürk’ün partisine seçim sonuçlarını saptırarak açıklamak yakışır mı?
Dün Cumhuriyet Halk Partisi Milletvekillerinden Emine Ülker Tarhan, Fatma Nur Serter, Dilek Akagün Yılmaz, Süheyl Batum ve İsa Gök ile birlikte bir basın açıklaması yaptı. Emine Ülker Tarhan, yaptığı açıklamada çatı adayının durumunu en ince ayrıntıları kadar değerlendirdi. Aynı zamanda Tarhan, Cumhuriyet Halk Partisinin yönetim kadrolarının yapamadığı seçim yenilgisinin özeleştirisini mikrofonların karşısına çıkarak parti sorumluluğu içinde seçmenlere ve Cumhuriyet Halk Partililere karşı cesurca dile getirdi. Şimdi özeleştiriyi basın açıklaması yoluyla yapan partililer bişey mi kaybettiler? Veya seçimleri adam gibi değerlendirerek Cumhuriyet Halk Partisine zarar mı verdiler? Bu Milletvekilleri seçim sonuçlarını dürüstçe halkla paylaşarak Cumhuriyet Halk Partisinin kurumsal kimliğine karşı görevlerini yerine getirmiş oldular.
Emine Ülker Tarhan yapmış olduğu basın açıklamasında kurultayın toplanması gerektiğini ve partinin üst yönetiminin de istifa etmesi gerektiğine değindi. Haluk Koç ile Gürsel Tekin’in seçim yenilgisini saptırdıkları yetmemiş gibi bir saptırma da Bülent Tezcan’dan geldi. Bülent Tezcan yapmış olduğu açıklamada, partinin tabanının kurultay istemediğini söyledi. Partinin kurultaya ihtiyacı olmadığını söyledi. Bülent Tezcan sanki ortada bir seçim yenilgisi yokmuş gibi konuştu. Seçimler daha dün yapıldı. Bülent Tezcan partinin tabanı ile ne zaman iletişime geçmiş te, partililerin kurultay isteyip istemediğini öğrenmiş? Demek ki Genel Başkana bağlılık bu kadar oluyormuş. Bülent Tezcan’ın aksine örneğin ben bir an evvel kurultayın yapılmasını istiyorum. Tabi ki kurultay benim isteğime göre toplanacak değil. Ancak il ve ilçeler bir an evvel değerlendirme toplantılarını yaparak bu konudaki görüşlerini Genel Merkeze gönderecekler. İşte o zaman il ve ilçe örgütlerinin kurultay isteyip istemediği ortaya çıkacak Yoksa durduk yerde hiç kimse parti tabanının kurultay isteyip istemediğini bilemez. Yalnız ortada Muharrem İnce’nin de dediği gibi bir seçim hezimeti varsa partinin tavanı hiç tereddütsüz kurultaya gitmelidir. Çünkü seçim hezimetlerinin aklanama yeri de parti kurultaylarıdır. Tekrar görüşmek üzere şimdilik hoşça kalın. 13.08.2014
SAİT BALCI