GENİŞLETİLMİŞ ORTADOĞU VE KUZEY AFRİKA PROJESİ ( GOKAP ) 17
ÇÖZÜM SÜRECİ:
Kamuoyunda ‘’Kürt Açılımı’’ olarak bilinen ve daha sonra ‘’Demokratik Açılım’’ adını alan ve arkasından önce ‘’Milli Birlik ve Kardeşlik Süreci’’ sonra ‘’Açılım Süreci’’ olan ve en nihayetinde ‘’Çözüm Süreci’’ denilen Büyük Ortadoğu Projesinin ülkemiz ayağının açılımı resmen 11.03.2009 tarihinde başladı.
Çözüm Sürecinin asıl amacı, Büyük Ortadoğu Projesi kapsamında Doğu ve Güney Doğu Bölgelerinde özerk Kürt Devletinin oluşumunun sağlanmasıdır. Bu amaç doğrultusunda AKP iktidarı PKK Terör Örgütü ile dolaylı ve dolaysız yönlerden görüşmeler yaptı. Oslo görüşmeleri bu görüşmelerin başlangıcıdır. Devleti yönetenler bir taraftan PKK Terör Örgütü ile görüşürken diğer taraftan da Türk Ordusunu etkisizleştirmek için Balyoz Davasının alt yapısını hazırladılar. Yine bu proje kapsamında Ergenekon Davası ile ülkenin yurtsever aydınları Silivri zindanlarına tutsak edilmesinin planları yapıldı. Dün eğer emekli ve muvazzaf vatansever askerler Balyoz Davası kapsamında tutuklanmamış olsaydılar, Çözüm Süreci dedikleri ihanet süreci bir hayli yol alamazdı. Yine keza Ergenekon Davası kapsamında yurtsever aydınlar, akademisyenler, gazeteciler, yazarlar tutuklanmamış olsaydılar bu ihanet süreci başlayamazdı. Ülkeyi yönetenler bu durumu çok iyi bildikleri için ilk etapta Cemaat ile ABD’nin yardımları ile Türk Ordusunu ve aydınları esir alma yolunu seçtiler. Bu planı da doğrusu başarıyla uyguladılar. Bugün iktidar partisinin ileri gelenleri hiç utanmadan ve sıkılmadan ‘’Türk Ordusuna kumpas kurdular’ ’diyebiliyorlar. Aslında kurulan kumpasa kendileri de ortaktılar ama gün gelmiş devran dönmüştü. Ortaklık 17 / 25 Aralık Yolsuzluk ve Rüşvet Operasyonundan dolayı kopmuştu. Eğer Gülen Cemaati bu operasyonu başlatmamış olsaydı ortaklık aynen devam ediyordu. Emekli ve muvazzaf vatansever komutanlar da halen daha zindanlarda yatıyor olacaklardı. Yurtsever aydınlar da aynı şekilde zindanlarda yatıyor olacaklardı. Böylelikle ihanet süreci de devam ediyor olacaktı.
Çözüm Sürecini başlatılırken bir bahane arıyorlardı. Topluma söyleyebilecekleri bir bahane olmalıydı. Dolayısıyla böyle bir mantık çerçevesi içinde Çözüm Sürecini topluma dayatabilirlerdi. Bunun için ‘’Analar ağlamasın’’ yalanını icat ettiler. Analar elbette ağlamasındı. Şehit düşen güvenlik güçlerinin eşleri de ağlamasındı. Kardeşleri de ağlamasındı. Babaları da ağlamasındı. Sonuçta hiç kimse ağlamasındı. Ancak ortada bir terör örgütü varsa ve bu terör örgütü Doğu Anadolu ve Güney Doğu Anadolu Bölgelerinde terör estiriyorsa devlet bu duruma seyirci kalamazdı. Zaten dünyadaki hiçbir devlet terör olaylarına karşı tepkisiz kalamaz. Hiçbir devlet güvenlik güçleri şehit düşecek diye terörle mücadele etmekten geri kalamaz. Terörle mücadele etmek yerine müzakere yolunu seçemez. Eğer dünya üzerinde bulunan devletler güvenlik güçleri şehit düşmesin diye dün terör örgütlerine yol vermiş olsaydılar, bugün bütün bu ülkelerde kargaşa yaşanıyor olurdu. Bu bakımdan devletin güvenlik güçleri toplumun huzurunu ve güvenliğini sağlamak zorundadır. Tarihte hiçbir devlet bu görevden kendini alıkoyamaz. Türkiye Cumhuriyeti de geçmiş yıllarda terörle nasıl mücadele etmişse bugün de aynı bilinç ve kararlıkla mücadele etmek zorundadır. Terörün beli kırılana dek mücadele etmek zorundadır. Güvenlik güçlerinin en büyük görevlerinden bir tanesi de zaten budur.
Çözüm Süreci denilen ihanet sürecinin başlamasından sonra PKK Terör Örgütü dağlardan şehirlere indi. Özyönetimi hayata geçirebilmek için hendek kazdılar. Evlerden evlere tünek kazdılar. Şehirleri silah deposuna çevirdiler. Yollarda kimlik kontrolü yapmaya başladılar. Vergi toplamaya başladılar. Jandarma Karakollarından Türk Bayrağını indirmeye başladılar. Aslında bu aşamada sözde Çözüm Süreci ile birlikte PKK Terör Örgütü silah bırakacaktı. Dağlardan ve şehirlerden çekilecekti. Bu şekilde hem çatışmasızlık sağlanacaktı, hem de Çözüm Süreci devam edecekti. Her nedense ilerlemesi beklenen Çözüm Sürecinde olması beklenen gelişmeler tam tersine gelişti. PKK Terör Örgütü yerine Türk Ordusu silah bıraktı. Valiler Türk Ordusuna şehirlere silah sığınağı yapan PKK Terör örgütüne karşı operasyon yaptırmadılar. Dolayısıyla PKK Terör Örgütü şehirlerde palazlandılar. Analar ağlamıyordu ama Türkiye Cumhuriyeti de bir avuç terörist tarafından esir alınıyordu. Böylelikle Çözüm Süreci ile de asıl amaca ulaşılıyordu.
Çözüm Sürecinin başladığı yıllarda eski Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ‘’İyi şeyler olacak’’ demişti. Bugün iyi şeylerin nasıl olduğu ortaya çıktı. Keza yine Erdoğan Çözüm Süreci boyunca güvenlik güçlerine operasyon yaptırmama talimatını vererek ihanet sürecine yapmış olduğu katkıyı itiraf etmişti. Bakın Erdoğan yapmış olduğu itirafta ne diyor.
“Çözüm Süreci içerisinde valilerimiz kendilerine verdiğimiz talimatlar gereği ciddi manada bu terör örgütlerine karşı şu andaki operasyonlara girmiyorlardı. Belki kendilerine çekidüzen verirler, belki bu şekilde devam etmezler, ama maalesef kendilerine çekidüzen vermediler”
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yapmış olduğu bu itiraf hiç kuşkusuz uzun yıllar unutulmayacak. PKK Terör Örgütünün şehirlere yapmış olduğu silah sığınağını bilerek güvenlik güçlerine operasyon yaptırmamak Türk Milletine yapılmış en büyük ihanettir.25.07.2016