GAZZE’NİN İŞGAL PLANI VE BOP
İsrail’in Gazze’yi orantısız bir şekilde bombalamasının arkasında Hamas’ın 7 Ekim’de İsrail’e yaptığı Aksa Tufanı operasyonu yatıyor. Hamas yaptığı saldırısında sivilleri de hedef almıştı. İsrail ise sivillerin yanı sıra kadın çocuk ayrımı gözetmeksizin saldırıyor. Hastaneleri bile vurmaktan çekinmiyor. İsrail bir devlet gibi değil bir terör örgütü gibi saldırıyor. Her iki tarafın sivilleri hedef alması kabul edilebilir bir durum değildir. Ayrıca sivillerin hedef alınması bir savaş suçudur. İşin acı tarafı ise bütün dünyanın olup bitenleri film seyreder gibi seyretmeleridir.
Batılı ülkeler Rusya’nın Ukrayna’ya düzenlediği askeri harekata yüksek perdeden tepki vermişlerken İsrail’in Gazze’ye düzenlediği orantısız saldırılar karşısında maalesef sessiz kalmayı yeğlediler. Rusya’ya top yekûn yaptırım kararları alırlarken İsrail’e karşı herhangi bir yaptırımda bulunmadılar. Evet, savaşı Hamas başlattı ancak öte taraftan da Gazze’de sadece Hamas militanları yaşamıyor. Hamas’ın yaptığı saldırılarda ne kadar İsrailli masum vatandaşlar hayatını kaybetmişler ise ondan daha fazlasıyla Filistinli vatandaşlar hayatlarını kaybettiler. Ve halen Filistinli vatandaşlar yapılan orantısız saldırılardan dolayı hayatlarını kaybetmeye devam ediyorlar. Bu durum açıkçası batılı ülkelerin ikiyüzlülüğünden başka bir şey değildir.
Burada en önemli yanıtlanması gereken soru, Gazze Filistin yönetiminin kontrolünde olsaydı bu savaş çıkar mıydı? Bu sorunun yanıtı hiç kuşkusuz İsrail’in Gazze’ye düzenlediği saldırılara ışık tutacaktır. Yoksa İsrail’in gerçek niyeti anlaşılmadan Gazze’nin yoğun saldırılara maruz kalması anlaşılamaz. Şurası bir gerçek ki, Gazze’ye yapılan saldırılar Hamas’ı çökertmeye yönelik değil Gazze’yi ele geçirmeye yöneliktir. Esasen Hamas İsrail’in Gazze’nin işgalini meşrulaştırmak için kullandığı bir yapıdır.
Hamas Gazze’yi İsrail’in Yardımı İle Ele Geçirdi
Hamas Gazze’yi 2007 yılında Filistin yönetiminin elinden almıştı. Hamas’ın Gazze’ye hâkim olmasında İsrail’in büyük bir desteği oldu. Bu durum hem Hamas’ın hem de İsrail’in işine geldi. Hamas bu sayede Gazze bölgesini elinde tutma olanağına kavuştu. İsrail ise karşısına meşru Filistin yönetimi yerine bir terör örgütünü alarak ve bu terör örgütüne karşı yaptığı ve yapmakta olduğu saldırılara bahane olarak kullanıyor.
İsrail Başbakanı Netanyahu esasen Aksa Tufanı saldırısı öncesi yolsuzluk dosyaları ile zor günler yaşıyordu. Yargıçlar ve Yüksek Mahkemeye karşı seçilmişlerin elindeki gücü arttırmaya yönelik anayasal düzenleme ise İsrail demokrasisinin sorgulanmasına neden oldu. Toplum söz konusu yasaya karşı yoğun protesto gösterilerinde bulundular. Bu durum Netanyahu’yu derinden rahatsız etti. Bu sebeple bir gün hesap verecek olması ve yargılanacak olmasının önüne geçmek istedi. Bu sebeple yargıyı kontrol altına almaya çalıştı. Ancak artan gösteriler ülkenin çıkmaza doğru sürüklenmesine neden oldu.
İsrail Başbakanı Netanyahu’nun muhalefet ile başı derde girmişken Hamas’ın başlatmış olduğu 7 Ekim Aksa Tufanı saldırısı Netanyahu’yu adeta rahatlattı. Ülkesinde yüzlerce vatandaş yaşamlarını yitirdi ama Netanyahu bu durumdan yararlanmasını bildi. Muhalefeti de arkasına alarak savaş hükümeti kurdu. Toplumsal gösteriler savaş sebebiyle sona erdi. Böylelikle baskılar sona ermiş oldu. Bu durum başlı başına Netanyahu için bir zafer oldu.
Aksa Tufanı Operasyonu Netanyahu’ya Gol Pası Oldu
Hamas İsrail’e bombalı saldırı düzenlememiş olsaydı Netanyahu halen daha toplumsal gösteriler ile mücadele ediyor olacaktı. Kim bilir belki de bu toplumsal gösteriler sonucu Netanyahu istifa etmek zorunda kalacaktı. Ancak bu olasılık şimdilik ortadan kalktı. Savaş sonrasında Netanyahu yüzlerce İsrailli vatandaşın ölümüne sebep olmaktan yine sorgulanacak. Süreç İsrail’in Gazze’yi tamamen işgal etmesiyle sonuçlanırsa Netanyahu İsrail’in topraklarını genişletmiş olmaktan dolayı zafer kazanan bir komutan haline dönüşmüş olacak. Ancak bu aşamada kara harekâtı Netanyahu’nun beklentilerini karşılayamayabilir. Gazze öyle sanıldığı gibi kolay ele geçirilebilecek bir kent değil. Çünkü Hamas militanları tünellerde yaşıyorlar. Ve bu tüneller tuzaklarla donatılmış durumdadır. Hamas’ın güvendiği de zaten bu tünellerdir. Karada hareket edeni yok edebilirsiniz ama tünellerdeki militanları yok edemezsiniz. Dahası Gazze’yi İsrail değil Hamas daha iyi biliyor.
Hamas’ın İsrail’e Sızması bir Tesadüf Değildir
Netanyahu’nun İsrail muhalefeti ve toplumsal gösteriler ile ilgili başı dertte iken Hamas’ın İsrail’le saldırması bir tesadüf değildir. Hamas’ın İsrail’le sızması da bir tesadüf değildir. Dünyaca ünlü istihbarat örgütü MOSSAD’ın Hamas militanlarının İsrail’e sızmasını atlaması da bir tesadüf değildir. Tüm bu olup bitenler bu savaşın çıkmasını sağlayan argümanlardır.
Evet, bir istihbarat örgütünün de bir zayıf noktası vardır ancak bu zayıf nokta asla Hamas’ın İsrail’e sızmasına neden olamaz. Buradan Netanyahu ile MOSSAD’ın birlikte hareket ettikleri ortaya çıkar. Sonuçta amaç İsrail topraklarını genişletmek ise yüzlerce İsrailli vatandaşın yaşamını yitirecek bir saldırıya uğramalarına göz yumulabilir. MOSSAD bu sebeple bilinçli bir şekilde Hamas militanlarının İsrail’e sızmalarına göz yumdu. Çünkü arkasında Netanyahu var. Hamas militanlarının İsrail’e ses getirecek bir şekilde saldırı düzenleyebilecek olması da göz ardı edilmedi. Hatta Hamas militanlarının büyük bir saldırı düzenleyebilmesi de beklendi. Çünkü saldırı ne kadar büyük olursa karşı saldırı da o derece büyük olur. Yoksa Gazze’nin işgal bahanesi olacak saldırıda İsrail vatandaşlarının yaşamlarını kaybetmelerinin pek önemi yoktur. Sonuçta beklenen Gazze’nin işgal planıdır.
İkiz Kule Saldırısını ABD Düzenledi
ABD İkiz kulelere düzenlenen uçak saldırılarını bizzat kendisi planladı. Eğer CIA ikiz kulelere yapılan uçak saldırıları istihbaratını alamayacak derecede olsaydı ABD bugün Ortadoğu’da at koşturuyor olamazdı. NATO ülkelerini kontrol altında tutamazdı. Rusya’yı kuşatmak adına Ukrayna’da yönetimi değiştiremezdi. ABD esasen Afganistan’ı işgal etmek için CIA ikiz kulelere düzenlenecek saldırıyı bizzat organize etti. Çünkü bu sayede Afganistan ile Irak işgal edilebilecekti. İkiz kulelere düzenlenecek saldırının getirisi götürüsünden daha önemli ise bu saldırıdan yaşamlarını kaybedecek ABD’li vatandaşlarının hiçbir önemleri yoktur.
IŞİD’i ABD Oluşturdu
ABD Suriye’yi işgal etmek için de İŞİD terör örgütünü kurdu. Bu terör örgütü Suriye’de yüzlerce insanı akıl almaz yöntemlerle öldürdü. Amaç bu terör örgütü ile mücadele edecek olan PKK, PYD terör örgütüne alan açmaktı. Sonuçta PKK ABD’nin yardımı ile İŞİD terör örgütünü bölgeden çıkardı. Şimdi ABD bu bölgelerden kaçak petrol çıkarıyor. PKK’da ABD’nin korumalığını yapıyor.
MOSSAD Hamas Militanlarının İsrail’e sızmalarına Göz Yumdu
Şimdi aynı taktiği İsrail uygulamaya başladı. MOSSAD Hamas militanlarının İsrail’e sızmasına göz yumdu. Aksa Tufanı Operasyonunu bekledi. Sonrasında İsrail Gazze’yi ele geçirebilmek için orantısız bir şekilde Gazze’ye saldırdı ve saldırmaya devam ediyor. Taktik aynıdır. İşgal için saldırıya maruz kalmak gerekir ki, batılı ülkeler ve Birleşmiş Milletler Örgütü karşı saldırıyı onaylasın. İsrail’in Gazze’ye başlatmış olduğu saldırılar bu nedenledir. Asıl amaç Gazze’nin İsrail’in eline geçmesidir. İsrail’in topraklarını genişletmesidir. İsrail bu sebeple 2007 yılında Hamas’ın Gazze’yi ele geçirmesine yardım etmişti. Şimdi de Gazze’yi kendisi ele geçirmeye çalışıyor.
İsrail Hamas’ı Neden Destekledi?
İsrail Hamas’ı desteklemesinin ardındaki gerçek İsrail’in planını ortaya çıkarır. İsrail başından beri Hamas’ı desteklememiş olsaydı Gazze bugün Filistin yönetiminin kontrolü altında olacaktı. Dolayısıyla İsrail Gazze’yi Filistin yönetiminden koparamayacaktı. Gazze’nin Filistin yönetiminin kontrolünde olması demek İsrail’in Gazze’yi işgal edememesi demektir. Ancak İsrail öteden beri topraklarını genişletmek istiyordu. Bunun yolu da Filistin’i ikiye bölmek ve Hamas’ın elinde kalan bölgeleri adım adım işgal etmekti. Birleşmiş Milletler Filistin yönetiminin elinde kalan bölgelerin işgalini onaylayamazdı. Çünkü ortada daha önce Birleşmiş Milletler Örgütünün kabul ettiği bir plan vardı. Bu plana göre Gazze İsrail topraklarının dışında kalıyordu. Filistin yönetiminden ayrı yapıların elinde bulunan bölgeler işgal edilebilirdi ve dünya bu işgale ses çıkarmazdı. Çünkü devletleşemeyen bir yapı terör örgütü muamelesi görürdü. Terör muamelesi gören bir yapı ile mücadeleyi Birleşmiş Milletler Örgütü desteklerdi. İsrail’in Filistin yerine Hamas’ı baz almasının ve bu yapı ile mücadele etmesinin arkasında yatan gerçek budur.
Gazze’nin Ele Geçirilmesi Kara Operasyonunun Başarısına Bağlıdır
İsrail bugün Hamas’ın başlatmış olduğu savaşı bir fırsat olarak görüyor ve bu savaş sonunda Gazze’yi ele geçirerek İsrail topraklarına katmaya çalışıyor. Ancak Gazze’nin İsrail toprağı olabilmesi için kara operasyonunun başarısına ihtiyaç var. İsrail’in son günlerde bombardımanın şiddetini yükseltmesinin bir nedeni de budur. Gazze’nin iletişim kanallarını kapatmasının bir sebebi de budur. Ancak ortada bir gerçek var ki, kara operasyonu İsrail’in beklentilerini karşılayamayabilir. Hamas’ın tünelleri İsrail askerlerine mezar olabilir. Öte yandan Arap ülkeleri Gazze’nin işgaline yüksek perdeden tepki vermeye başladılar. Bu tepkiler ileri günlerde daha da artacağa benziyor.
İsrail Arap ülkelerinin itirazına rağmen Gazze’yi ele geçirirse eğer ABD’nin ve batılı ülkelerin desteğine rağmen bölge üzerinde yalnızlaşmaya başlar. Çünkü dört bir tarafı Arap ülkeleri ile sınırlı olan bir devlet nefes almakta zorlanır. Uygulamakta olduğu siyasi politikalar karşılık bulmaz.
İsrail bugüne kadar Arap ülkeleri ile normalleşme sürecinde olduğu için Hamas ile mücadelesini meşru bir zeminde yürütebiliyordu. Yer yer çıkan çatışmalar neticesinde Hamas’a verdiği karşılıktan dolayı çok fazla tepki çekmiyordu. Ancak Gazze’nin ele geçirilmesi tüm dengelerin alt üst olmasına neden olabilir. Bu durumdan ABD’nin Ortadoğu politikası da zarar görür.
ABD’nin Derdi Büyük Ortadoğu Projesini Hayata Geçirmek
ABD bugünkü şartlarda ve Arap ülkelerinin hassasiyetleri doğrultusunda geniş kapsamlı kara harekâtına sıcak bakmıyor. Çünkü bu kara harekâtı Arap ülkelerinin yüksek perdeden tepki vermesine neden oldu. ABD asıl Büyük Ortadoğu Projesi kapsamında Suriye’yi tam olarak parçalamak ve ardından İran’ı parçalamak istiyor. En nihayetinde son olarak Türkiye’yi de parçalayarak buradan Büyük Kürdistan’ı oluşturmak istiyor. Bu proje Rusya’nın Suriye’ye destek vermesiyle duraksama aşamasına girdi. ABD eğer Rusya’yı Ukrayna’da yıpratabilirse Suriye’den çıkarmaya zorlayacak. Rusya’yı Suriye’den çıkartabilirse Büyük Ortadoğu Projesine kaldığı yerden devam edecek. Bu sebeple ABD açısından Büyük Ortadoğu Projesi Gazze’nin işgalinden daha önemlidir. Ancak ABD yine de Ortadoğu’nun ileri karakolu olan İsrail’i yalnız bırakmak istemez. Ancak öte yandan da kara harekatının başarısından şüphe duyuyor. Çünkü Afganistan deneyimden ders aldı. Arap ülkelerinin hassasiyetlerini de çok iyi anlıyor. Dolayısıyla ABD bu şartlarda Büyük Ortadoğu Projesini de ilerletemez. Nihayetinde Büyük Ortadoğu Projesi Arap ülkelerinin desteği olmadan ilerleyemez. Rusya Suriye’ye verdiği desteği kesmedikçe projenin hayata geçme olasılığı da mümkün değildir.
Biden İsrail’e Destek Vermek Zorundadır.
ABD diğer taraftan kısıtlı da olsa İsrail’e destek vermek zorundadır. Çünkü 2024 yılında ABD’de seçimler var. Ve bu seçimlerde İsrail lobisi etkin olacak. Halen hazırda İsrail’in politikalarına daha yakın Trump varken Biden İsrail’i Hamas ile mücadelede yalnız bırakamaz. Ancak öte yandan Büyük Ortadoğu Projesi başarıya ulaşırsa ve Büyük Kürdistan kurulursa şartlar o zaman daha da olgunlaşmış olacaktır. Çünkü Büyük Kürdistan’ın kurulmasıyla birlikte ABD’nin Orta doğudaki jandarma sayısı ikiye çıkacak. Ve ABD açısından İsrail’in topraklarını genişletme planı Büyük Kürdistan’ın İsrail ile komşu olması ile daha kolay olacaktır. Esasen Arap ülkeleri bugünün şartlarında İsrail’e karşı birleşemezler iken Büyük Kürdistan’ın kurulmasından sonra hiçbir şekilde birleşemezler. 03.11.2023
