FAŞİZME KARŞI OMUZ OMUZA
Uyuyan dev nihayet uyandı. Gelinen noktadan artık geriye dönüş yok. Her yer Taksim. Her yer Gezi Parkı. Yurtseverler memleketin dört bir yanında ayakta. Demokrasi ve özgürlükler için meydandalar. Siyasi iktidarın arkası gelmeyen yasakları ve hukuk tanımaz baskıları vatandaşların yoğun tepkisine yol açmış durumda. Çapulcu denenler, marjinal denilenler aslında halkın ta kendisidir. Ayağa kalkan halkın ta kendisidir. Genci yaşlısı, kadını erkeği herkes meydanlarda. Sloganlar artık ortak. ’’Hükümet İstifa’’ Bugüne kadar dediğim dedik diyen hükümet artık yolun sonuna yaklaştı. Belki bugün, belki yarın. Belki de yarından da yakın.
Peki, şimdi ne oldu da Türk Halkı kendine geldi? On yıldır uyuyan dev nasıl oldu da ayağa kalktı? Aslına bakarsanız ben bu hareketin birden bire olduğunu düşünmüyorum. Türk halkı özellikle siyasi iktidarın ikinci döneminden bu yana yavaş yavaş kendine gelmeye başlamıştı. Yani diğer bir deyimle uyanmaya başlamıştı. Ancak sabrediyordu. Bir taraftan kesintisiz eğitimden 4+4+ 4 denilen kesintili eğitime geçiş, geniş halk kesimleri tarafından tepkiyle karşılanmıştı. Öbür taraftan Türk Ordusuna ve aydınlara düzenlenen uydurma tertipler kıvılcımların çakmasına neden olmuştu. Yurtseverler, aydınlarını demokratik yollardan sahip çıkarken siyasi iktidar ise akıl almaz yöntemlerle tutuklu aydınları ve yurtseverleri itibarsızlaştırmaya çalıştı. Aydınlar teröristlerden tecavüzcülerden ve hırsızlardan oluşturulmuş olan gizli tanıkların bugüne değin eşi benzeri görülmemiş iftiralarına uğradılar. Geçmişte teröristlerle mücadele eden muzaffer subayların karşısına teröristler gizli tanık olarak çıkarıldı. Nereden bakarsanız bakın siyasi iktidar, insan yaşamını hiçe sayarak tutuklu vekillere ve aydınlara zulüm uyguladı. Silivri Toplama Kamplarında tecrit hücreleri bu yüzden inşa edildi.
Aydınlar Silivri Toplama Kamplarına atılırken PKK terörist başı ile gizli anlaşmalar yapıldı. Oslo’da başlayan terörist ile müzakere süreci İmralı Adasında devam etti. Milli İstihbarat Servisi, İmralı Adasına ziyaret seferleri düzenledi. PKK ile müzakere etmiyoruz dediler ama Milliyet Gazetesi kedi oğlu bir fare yakaladı. Yani İmralı görüşme tutanaklarını yayınladı. Aslında bu tutanaklar her şeyi açıkça ortaya koyuyordu ancak siyasi iktidar suçunu kabullenmedi. Her seferinde halka yalan söyledi. Hatta Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı altında görüşülmekte olan sözde Yeni Anayasaya alternatif PKK ile bölünme Anayasası hazırlandı. Siyasi iktidarın her zaman bahsettiği ikinci bir B planı da bölünme Anayasası idi. Siyasi iktidar baktı gördü ki halk PKK ile yapılmakta olan yeni Anayasa sürecine soğuk bakıyor, bunun için öteden beri tartışılmakta olan ‘’Akil İnsanları’’ halkı ikna etmesi için sahaya sürdü. Başlangıçta Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin ortak kararı ile görevlendirilmesi beklenen Akil İnsanları Başbakan, kendi seçtiği kadrolardan oluşturdu. Bölge bölge görevlendirilen Akilleri halk her gördüğü yerde protesto etti. Ancak halkın gösterdiği tepkiyi büyük bir pişkinlikle içine sindiren Akiller güvenlik güçlerinin koruması altında çalışmalarına devam ettiler. Bu arada kamu kurum ve kuruluşlarının tabelalarından Türk kelimesi çıkartıldı. Vatandaşlar bu uygulamaya her yerde tepki vererek Türk ibaresini bıkmadan yılgınlık göstermeden tabelaların başına eklediler. Türk Milleti de bu dönemde ayaklar altına alındı.
Türk Milletinin sabrını test eden siyasi iktidar bunlarla da yetinmedi, özgürlükleri kadınların vajinasına kadar götürdü. Milletin içkisine kadar müdahale edildi. Açık içki satan yerler baskıya maruz bırakıldı. Üniversitelere yoğun baskılar uygulandı. Parasız eğitim isteyen öğrenciler tutuklanıp zindanlara atıldı. Yazarlar ve sanatçılar üzerindeki baskılar artırıldı. Tiyatrolar kapatıldı. Bir ulusun var olmasına vesile olan 19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramları kutlamalarına kısıtlamalar getirildi. 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı kutlamaları iptal edildi.10 Kasım Atatürk’ü Anlama ve Anma Gününe kısıtlamalar getirildi. Siyasi partilere ve Sivil Toplum Örgütlerine Atasının huzuruna çelenk koyma yasaklandı. Her şeyden evvel 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı kutlamalarına da yasaklar getirildi. Yani neresinden bakarsanız bakın toplumun önem verdiği ulusal değerler bu dönemde ayaklar altına alındı. Toplumun duyguları ile alay edildi. Şımarıkça toplum ile dalga geçildi.
Siyasi iktidar, tüm bu olup bitenlerle toplumun huzurunu bozarken öbür taraftan da Ülke Ortadoğu da sürmekte olan savaşın içine sürüklendi. Suriye’de Devlet Başkanı Beşar Esad’a karşı savaşmakta olan ve siyasi iktidara yakınlığı ile bilinen ve büyük bir olasılıkla Reyhanlı’da bombaları El Nusra Cephesi düzenledi. Aksi olmuş olsaydı siyasi iktidar bugüne kadar çoktan yaygarayı koparmıştı. Daha geçenlerde düzenlenen operasyonlarda El Nusra Cephesine bağlı teröristlerin üzerinde kimyasal Sarin gazı çıktı. Böylelikle Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esad’ın kullandığı söylenen sarin gazını siyasi iktidarın desteklediği teröristlerin kullandığı ortaya çıktı. Ancak tüm bu gelişmeler siyasi iktidarın teröristlere bakış açısını değiştirmedi. Daha aksine muhalif oldukları söylenen teröristlere silah yardımı yapılması için Amerika’ya bile gidildi.
Şimdi ülke geneline yayılan bu protesto gösterileri aslında tüm bu gelişmelerin bir patlamasıdır. Ayaklar altına alınan Türk Milleti’nin iktidarda bulunan siyasi parti üzerine yansımasıdır. Yoğun siyasi baskılara maruz kalan geniş halk kesimlerin uykudan uyanmalarıdır. Tüm bu protestolar demokrasiye ve özgürlüklere susamışlığın göstergesidir. Amerikan Emperyalizmine başkaldırıdır. Yurtseverlerin faşizme karşı omuz omuza verdikleri mücadeledir. İşte Gezi Parkına sahip çıkma güdüsü, arkasında tüm bu gelişmeleri de beraberinde getirmiştir. Toplum siyasi iktidarın baskılarından dolayı patlama noktasındaydı ve bu siyasi iktidarın elinde patladı. Toplumun direnci ve öfkesi Gezi Parkı ile doruğa ulaştı.
Gezi Parkının ateşini yeşile değer vermeyen siyasi iktidar yakmıştır. Artık ok yaydan çıkmıştır. Siyasi iktidara on yıldır öfke duyan halk Gezi Parkının bir parçası haline gelmiştir. Sağcısı solcusu, genci yaşlısı, kadını ve erkeği ile birlikte toplumun büyük bir kesimi kendisini Gezi Parkında bulmuştur. Artık onlar Taksim’in bir parçasıdırlar. Artık onlar, Ankara’da, İzmir’de, Muğla’da, Aydın’da, Karabük’te Kayseri’de, Edirne’de meydanlara çıkan yurtseverlerin bir parçasıdırlar. Artık onlar Türk Ulusunun neferidirler. 05.06.2013
SAİT BALCI