DÜNYA BARIŞI, ABD’DEN KURTULMAYA BAĞLIDIR
Evet, başlıkta yazdığım gibi Dünya barışı, katil ABD’den kurtulmaya bağlıdır. Yoksa yüzyıllar geçse de ABD’den kurtulmadıkça Dünya’ya barış filan gelmez. Aksine savaşlar, insan katliamları ve işkenceler gelir. İnsanlık katliamlarına halen Suriye’de ve Filistin’de şahit olmaktayız. Bu katil Amerika’ya henüz dur diyebilecek bir güç de yok. En büyük sıkıntı da zaten budur.
Rusya uzun zamandır tek kutuplu Dünya’ya alternatif olmaya çalışıyor. Ancak henüz tam anlamıyla alternatif olabilmiş değil. Çin ve Hindistan’ı yanında alarak ekonomik anlamda gücünü hissettiriyor ancak tam anlamıyla söz sahibi olabilmiş değil. Rusya öncelikle Suriye’den ABD’yi çıkarması gerekir. Sonrasında dengeleri korumaya başlayabilir. Suriye sorunu halledilmeden zaten bölgeye barış gelmez. ABD askerleri Suriye’de halen daha devriye geziyorlar. Bu devriyeyi bazen bizim askerler ile bazen de PYD ile gerçekleştiriyorlar. Bu durum bizim açıdan nasıl olumlu bir gelişme olarak görünüyor bilemem ama şurası açık ki; ABD bal gibi bizi idare ediyor. Hem de tonlarca silahı PYD’ye vererek idare ediyor.
Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, Rusya tehlikesine dikkati çekerek, ABD’ye bağımlı olmayan, egemen bir AB ordusu kurmadıkça Avrupalıların güvende olamayacağını söylemiş. Macron’un görüşlerine pek katılmam ama tek kutupluluğa alternatif olması açısından böyle bir öneriye sıcak bakarım. Macron’un son dönemlerde Trump ile karşı karşıya geldiğini hesaba katarsak böyle bir teklifin ne kadar önemli olduğu ortaya çıkar.
Almanya Dışişleri Bakanı Heiko Maas ise Berlin’de Alman Büyükelçiler Konferansı’nda “ABD ile AB ilişkilerinin gözden geçirilmesi gerektiğini” söylemiş. “Washington’a eskisi gibi güvenilmediğini” belirterek “çok taraflı yeni bir ittifak” kurulması gerektiğini savunmuş. Eski Başbakan Gerhard Schröder ise daha da ileri giderek “ABD işgali altında gibi olmamalıyız, yeni müttefikler aramalıyız” demiş. Almanların bu tespitleri hiç kuşkusuz önemlidir. Kendi geleceklerini düşünürken aynı zamanda otomatikman diğer ulusların da güvenliğini düşünmüş oluyorlar. Düşman ortak ise ve o düşmana karşı hangi devlet cephe alıyorsa onun yanında yer almak, Dünya barışı adına olumlu bir girişim olur. Bana sorarsanız, ben zaten öteden beri NATO’dan çıkma zamanımızın geldiğini söylerim. Komşu devletler ile birlikte yeni bir güvenlik hattı oluşturulmasının gerekli olduğunu savunurum. Bu öngörüm yakın bir zamanda gerçekleşir mi bilemem ama uzun vade de NATO’dan çıkmamız memleketimiz adına olumlu bir gelişme olur.
Rusya’dan S 400 Füzelerinin alımı sağlıklı bir şekilde gerçekleşirse, bu girişim bile başlı başına ABD’nin Dünya’ya tek başına hükmetmesine bir darbe vurmuş olur. Çünkü bir NATO ülkesine Rus Füzeleri yerleştirilmiş olacak. ABD’nin ve NATO’nun ülkemiz üzerindeki tek başına hâkimiyeti sona ermiş olacak. Aslına bakarsanız ülkeme ne Rusya’nın, ne de ABD’nin egemen olmasını isterim. Ancak ABD’nin ve NATO’nun ülkemiz üzerindeki egemenliği sekteye uğrayacak ise Rusya’dan silah alınmasına sıcak bakarım. Doğalgaz antlaşması imzalanabiliyorsa pekâlâ silah anlaşması da imzalanabilir. Bu anlaşmaya göre silah da alınabilir. Meseleye bu açıdan bakmak gerekir. Sonuçta ülkemizin bekası söz konusudur.
Bir an için komşularımız ile güvenlik antlaşması yaptığımızı farz edin. AKP iktidarı böyle bir anlaşmaya yanaşmaz ama siz yine de böyle bir anlaşmanın hayata geçirildiğini farz edin. Böyle bir durumda Irak talan edilmiş olabilir miydi? Şu an Suriye’de teröristler cirit atıyor olabilir miydi? Her şeyden önemlisi de ülkemiz de binlerce Suriyeli sığınmacı olur muydu? AKP iktidarı bu soruların yanıtını verebilseydi şu an zaten bu durumda olmazdık. 29.11.2018