DÜNÜ BUGÜNE, BUGÜNÜ YARINA TERCİH EDERİM
Gerek ülkemizde, gerekse bölge ülkelerinde meydana gelen gelişmeler beni ister istemez böyle bir tercihe yöneltiyor. Neden mi? Açıklayayım. Öncelikle bundan on, on beş yıl öncesine dönmemiz lazım. Yani Eski Başbakanlardan Bülent Ecevit’in iktidar olduğu dönemlere. Büyük Ortadoğu Projesinin henüz tam anlamıyla uygulamaya geçmediği dönemlere. Evet, o dönemlerde de arada bir ülkemizin haritası basına yansıyordu ama iktidarda Bülent Ecevit olduğu için Diyarbakır henüz daha bir yıldız ilan edilmemişti. Irak’ta Saddam Hüseyin iktidarı halen devam ediyordu. Dolayısıyla Irak ikiye bölünmemişti ve Saddam Hüseyin Irak’ın tamamına hâkimdi. Saddam, Irak’ı diktatörlük ile yönetiyordu ama bugün olduğu gibi terörist örgütlere de cirit attırmıyordu. Irak’ı kafa kesen teröristlere bırakmamıştı. Bugün olduğu gibi her gün kan da akmıyordu. PKK’da bugün olduğu gibi Irak’tan elini kolunu sallaya sallaya ülkemize giriş yapamıyordu. Bu dönemlerde terörle müzakere yerine mücadele ediliyordu. Bu mücadeleden dolayı da PKK dağılma aşamasına gelmişti. Çünkü ne içerden ne de dışarıdan destek alabiliyordu. Bugün olduğu gibi MİT’ten de destek alamıyorlardı. Ne olduysa Bülent Ecevit iktidarının devrilmesi ile birlikte oldu.
O dönemlerde Suriye’yi de teröristler daha henüz kuşatmamıştı. Suriye ile komşuculuk ilişkilerimiz de devam ediyordu. Dolayısıyla Hatay ilimiz de Suriyeli sığınmacıların bölgesi haline gelmemişti. Hatay sokakları da bugün olduğu gibi eli silahlı teröristlerin istilasına uğramamıştı. Beşar Esat’da Suriye’nin tamamına hâkimdi. O dönemlerde Suriye’yi de El Kaide, El Nusra gibi teröristler sarmamıştı. Alevi ve Hristiyan kökenli insanlar katledilmiyordu. Farklı mezheplere ait olan insanlar birlikte kardeşçe yaşıyorlardı. Bütün sorun, o dönemlerde bugünlerin geleceğinden endişe duymayan siyasetçilerdir. O dönemlerin kıymetini bilemediğimiz için şimdi bugünleri yaşıyoruz. Toplum olarak da maalesef geleceği göremiyoruz. Dün de geleceği okuyamadık, bugün de okuyamıyoruz. Okuyoruz ama geleceği okuyamıyoruz. Yani boşu boşuna okuyoruz. Çok basit kavramlar üzerinden fikir yürütüyoruz. Sonrasında da bu değerlendirmelerin arkasından savrulup gidiyoruz. Yoksa şu an çok daha farklı bir konumda olurduk.
Bülent Ecevit geleceği görme, geleceği okuma konusunda ilerlemiş yaşına rağmen bugünün siyasetçilerin kat kat daha ilerdeydi. İktidarda olduğu dönemlerde küresel güçlerin Büyük Ortadoğu Projesini başlatmalarına izin vermedi. Çünkü bu planların ülkenin hayrına olmayacağını biliyordu. ABD ve onunla işbirliği içinde olan ülkelere karşı hep dik durdu. Ülke menfaatlerini bu planların üzerinde tuttu. Bu yüzden de hastalığı bahane edilerek apar topar hastaneye atıldı. Bugün Başbakan bas bas bağırıp ‘’bana darbe yapıyorlar’’ diyor ya aslında darbenin alası o dönemlerde Bülent Ecevit’e yapıldı. Hükümet düşürüldü. İktidar ortakları sağa sola savruldular. Sonunda da Büyük Ortadoğu Projesinin Eş başkanı Erdoğan iktidar yapıldı. Şimdi hiç kimse Bülent Ecevit’e yapılan darbeden bahsetmiyor. Sivil darbe diyorsak alın işte size dört dörtlük bir sivil darbe. Bundan iyi sivil darbe mi olur?
Vatan menfaatlerinin ön planda tutulduğu dönemlerden günümüze geldiğim zaman, o dönemlerde tasarlanan tüm plan ve hedeflerin şimdi adım adım gerçekleşmekte olduğunu görüyorum. Kılıçdaroğlu ile Bahçeli’nin bölgemiz üzerinde uygulanmakta olan projelerin gerçekleşmesi adına Başbakan ile yarışmakta olduklarını görüyorum. Zamanında Bülent Ecevit’in gösterdiği yurtseverliğin binde birini bile göstermekten ne kadar aciz durumda kaldıklarını görüyorum. Bu duruma son derece üzülüyorum. Ülkeyi körü körüne Atatürk düşmanlarına teslim etmek için çırpındıklarını gördükçe de kahroluyorum. İşte bu yüzden keşke 2000’li yıllarda yaşıyor olsaydım da bugünleri görmeseydim diyorum. Atatürk düşmanlığının cirit attığı bu dönemleri hiç görmeseydim diyorum. ‘’Adnan Menderes ve Arkadaşları olmasaydı Türkiye hiçbir zaman diktatörlükten, mutlakıyetten ve totaliter rejimlerden kurtulamazdı’’ diyen bir Cumhurbaşkanı adayını görmeseydim diyorum. Cumhuriyet Halk Partililerin Keşke, ‘Ben Ak Partinin aleyhinde değilim’’ diyen bir Cumhurbaşkanı adayına oy vermek zorunda kalmasalardı diyorum. Açılım sürecine destek veren bir Cumhurbaşkanı adayı çıkartmasalardı diyorum. Örnekleri burada kesiyorum ve diyorum ki keşke şu an 2000’ li yıllarda yaşıyor olsaydık. Keşke yarın hiç gelmese de hep bugünlerde kalsak diyorum. Bu günlük de bu kadar diyorum. Tüm okurlarımın da Mübarek Ramazan Bayramını kutluyorum.28.07.2014
SAİT BALCI