DESTEK VERİRLERKEN İYİ DE ELEŞTİRİRLERKEN NEDEN KÖTÜ?
Avrupa Birliği Üyeleri geçmiş seçim dönemlerinin her arifesinde Avrupa Birliğine alınmamız konusunda sürekli tarih verirlerdi. Yalnız verilen tarihler de bir türlü gelmezdi. O dönemlerde Avrupa Birliği üyelerine ne zaman sorsanız üç beş sene sonra girebileceğimizi söylerlerdi. Aradan iki sene sonra yine sorsanız yine aynı yanıt alınırdı. Yani, yanıt otomatik olarak hep üç beş sene sonra girebileceğimiz söylenirdi. Başbakan iktidar partisi olarak 10 yılı devirdi ama Avrupa Birliğine girmeyi bırakın yaklaşılamadı bile. Ancak o günlerde, başta da söylediğim gibi Avrupa Birliği’nin mesajları her seçim dönemi arifesinde yinelenirdi. Yıllardır liberallere hep bu masallar anlatıldı. Onlar da eksik olmasınlar Avrupa Birliğinin ve siyasi iktidarın masallarını hiç yabana atmadılar. Her dönem siyasi iktidara oy verdiler. En son Anayasa referandumunda ‘’yetmez ama evet ‘’ dediler. Böylece memleketin anasını ağlattılar. Memleketin bu hallere gelmesinde siyasi iktidar partisi kadar liberaller de suçludur. Şurası bir gerçek ki Başbakan, her seçim dönemi öncesi liberalleri yanına çekerek iktidar olmasını bildi. İleri demokrasi ise ‘’yetmez ama evet’ ’çiler tarafından şaha kaldırıldı. O gündür bugündür memleketimizde demokrasilerin en ilerisi tavan yapmış durumda. Bugünlere geldiğimizde ise liberaller de artık ilerlemiş demokrasiden şikâyetçi olmaya başladılar, ancak iş işten çoktan geçti. Yani ‘’atı alan Üsküdar’ı çoktan geçti.’’ Geriye dönüş de olamayacağı için yetmez ama evet çiler görünen tablodan ne kadar övünseler azdır.
Başbakan geçmiş dönemde seçimler adına gerek liberalleri gerekse Avrupalı Milletleri uyuturken her şey iyiydi. Seçimler her zaman güllük gülistanlık içinde geçti. Ülkede demokrasi şenliğinin yaşandığı imajı verildi. Tek başına iktidar olmanın meziyeti ülkeye fayda sağladığı yalanı ortaya atıldı. Büyük Ortadoğu Projesinin de adım adım uygulamaya koyulduğunu da ortaya koyarsak bu konuda ne kadar şanslı olduğumuz ortaya çıkar. Geldiğimiz noktada Başbakan, gerek liberallerin gerekse Avrupalı Milletlerin şakşakçılığına o kadar alışmış ki şimdi aynı grupların kendisini eleştirmesini bir türlü kabullenemiyor. Onlara, ülkemizi tanımadıklarını söylüyor. Gazetelere verilen ilanlar için kaç para aldıklarını sorguluyor. Onlara karşı dava açılacağını söylüyor. Ancak Başbakan’ın unuttuğu bir konu var. O da ne Strasburg’da ne de İngiltere’de HSYK’nın olmadığı. Keşke oralarda da bir Anayasa Halk Oylaması olsaydı da hukuku çok iyi bilen bizim yargıçlar da o mahkemelere atanabilseydiler. İşte o zaman her şey daha da güzel olurdu. Artık iş işten geçti. Onlarda ülkemizde demokrasinin olmadığını anladılar. Yıllardan sonra söyledikleri yalanların farkına vardılar. İşte şimdi bu gazeteciler ve akademisyenler ülkemizde demokrasinin olmadığı gerçeğini haykırmaya başladılar.
Başbakan’ının en çok kızdığı The Ekonomist Dergisine de reklam verdiği de ortaya çıktı. Buyurun buradan yakın bakalım. Siz önceden bol bol reklam verdiğiniz dergi şimdi sizin aleyhinizde yazılan makalelere yer vermektedir. Bu yönde karikatürlere yer vermektedir. Ne yapacaksınız şimdi? Dava açmak çözüm müdür? Orası Türkiye’de değil ki derginin sahibinin işyerlerine mali polisleri salasın. Onların itibarları ile oynayabilesin. Derginin satışlarını engelleyerek zor duruma düşüresin. Bu kabadayılıklar bizde söker ama Avrupa’da pek sökeceğini hiç sanmıyorum. Şimdi sen gel de yanma. Bir zamanlar en çok reklamını verdiğiniz dergi şimdi de sizin aleyhinize yazmaya başlamış iyi mi? Bu durumu Başbakan’ın kabul etmesi de oldukça zor görünüyor. Ben yine de bu konuda Başbakan’ da fazla bir suç bulmuyorum. Eğer ülkemizde bir iktidar sorunu varsa bunun da suçlusu AKP’yi iktidara getirenlerdedir. 02.08.2013
SAİT BALCI