DEĞİŞİM ŞİMDİ DEĞİLSE NE ZAMAN?
Son seçim yenilgisinin üzerinden neredeyse iki ay geçti. Ortada henüz gözle görülür bir özeleştiri yok. Partinin önünü açma gibi bir eğilim yok. Sadece ve sadece ben bilirim havası var. Bülent Kuşoğlu, Faik Öztrak ve Kemal Kılıçdaroğlu’ndan oluşan biz biliriz ekibi var. On üç yıldır biliyorlar ama bir türlü seçim kazanmayı bilemiyorlar. Yine de biz biliriz diyorlar. Çünkü oluşturmuş oldukları seçim kazanmayı bilmeyen yapının değişmesini istemiyorlar. Daha doğrusu kendilerinin değişmesini istemiyorlar. Koltukları kaybetmek istemiyorlar.
Talep yoksa değişim de yoktur. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu değişim hareketi başlattı. Zira Bolu Belediye Başkanı da değişim için Cumhuriyet Halk Partisi Genel Merkezine doğru yürüyüş başlattı. Öte yandan Örsan Öymen’in de içinde bulunduğu Algan Hacaloğlu, Necla Arat, Nur Serter, Dilek Akagün Yılmaz, Prof. Dr. Tolga Yarman, Türker Ertürk ile Utkan Güneş ‘’ İLKE VE DEMOKRASİ HAREKETİ’’’ni başlattılar. Kurucuları arasında İlhan Cihaner ve Selin Sayek Böke’nin de bulunduğu ‘’GELECEK İÇİN BİZ’’ hareketi de değişim süreci başlattı. Bu girişimler hiç kuşkusuz önemlidir. Ancak arkada taban hareketi olması gerekir. Çünkü taban hareketi olmadan hiçbir şey olmaz.
Cumhuriyet Halk Partisi’nin tabanın değişimden yana olduğu açıktır. Ancak Cumhuriyet Halk Partisi’nin tabanı değişimi yüksek perdeden dillendirmez ve yüksek perdeden talep etmez ise şu ana kadar yapılan değişim talepleri sonuçsuz kalır. Çünkü Cumhuriyet Halk Partisi’ni yönetmekte olan Kemal Kılıçdaroğlu, Faik Öztrak ve Bülent Kuşoğlu ekibi tabanın yüksek perdeden talep etmediği değişimi dikkate almazlar. Her koşulda kendi bildiklerini okumaya devam ederler. Ancak ve ancak taban hareketinin önünde duramazlar.
Taban maalesef şu ana kadar harekete geçmiş değil. Gelinen durum itibarıyla harekete geçecek gibi de görünmüyor. Çünkü taban alınan seçim yenilgilerinden sonra umudunu büyük ölçüde kaybetti. Dolayısıyla taban partiyi yönetmekte olan üçlü yapının değişeceğini düşünmüyor. Kimse de değişim için uğraşmak istemiyor. Cumhuriyet Halk Partisi’nde böyle bir hava var. Bu hava da doğal olarak üçlü yapının işine geliyor.
Asıl sorun partinin tabanının değişimi genel merkezden beklemesidir. Çünkü partinin tabanı mücadele etmekten yoruldu. Genel başkanın değişeceğine dair bir umutları da yok. Partinin başında mütevazi bir partili olsaydı bu değişim gerçekleşirdi. Ancak partinin başında bir öz eleştiri yapacak olgunlukta bir genel başkan yok. Aksine bütün seçimleri kaybetmesine rağmen küresel çevreler tarafından koltukta oturmaya devam etmesi için desteklenen bir genel başkan var. Bu sebeple genel başkanın kendiliğinden istifa etmesini beklemek hayalcilikten başka bir şey değildir.
Bu aşamada yanıtlanması gereken en önemli soru ise mevcut yapının yaklaşan yerel seçimleri kazanıp kazanamayacağıdır. Bugün iktidar partisi özellikle İstanbul’a kilitlenmiş durumdadır. Milletvekili ve Cumhurbaşkanlığı seçiminin ardından yerel seçimlere hazırlanmaya çoktan başladılar. Cumhuriyet Halk Partisi bu aşamada kendini yenilemeliydi. Yerel seçimlere yeni yüzler ile çıkmalıydı. Bu fırsat kaçtı sayılabilir. Çünkü Kemal Kılıçdaroğlu istifa etmeyeceğinin sinyalini çoktan verdi. Dahası kongreler sürecini başlattı. Yani beklenen değişim gerçekleşmeyecek. Partinin sadece ve sadece örgütleri değişmiş olacak. Dolayısıyla değişecek örgütün yapısı genel merkezin etkisi altında şekillenecek. Ancak genel merkezin etkisi altında şekillenecek örgütün partinin tavanını değiştirmesi mümkün değildir.
Cumhuriyet Gazetesinde 10.07.2023 tarihinde bir söyleşi yayınlandı. Söyleşiyi yapan İklim Öngel’in konuğu Bülent Kuşoğlu’ydu. İklim Öngel’in Kemal bey de İmamoğlu da değişim diyor. Değişimden ne anlamalıyız, sorusuna Bülent Kuşoğlu, ‘’Kemal Kılıçdaroğlu başkanlığında 6 partiyi bir araya getirdik. 21 yıllık bir tehlikenin karşısına oturduk. Yüzde 48 aldık. Hiç kolay olmadı. Yüzde 48’i 51 yapabiliyorsak, bu değişimdir. Benim değişimden kastım budur. Kemal Kılıçdaroğlu’nun da kastı budur. Şu anda kitlelerin beklediği değişim de budur’’ diye cevap veriyor.
Öncelikle baştan söyleyeyim ki, kitlelerin beklediği değişim, Bülent Kuşoğlu’nun açıkladığı değişim değildir. Kemal Kılıçdaroğlu, Faik Öztrak ve Bülent Kuşoğlu’nun değişimi bu olabilir ama toplumun beklediği değişim koltuktan kalkmamak için her gün yeni bahaneler üreten bu üçlü yapının istifa etmesidir. Yapılması gereken istifaların ardından tüzük değişikliğinin yapılmasıdır. Bülent Kuşoğlu konuyu bilerek ve toplumla dalga geçerek saptırıyor.
Seçim takvimi içerisinde gerçekleşecek kongrelerde seçilecek il ve ilçe başkan adaylarının belediye başkanlığı ve milletvekili gibi adaylık beklentileri olacaktır. Bu beklentiler doğaldır ancak bu beklentilerin karşılanması mevcut yapıda genel merkeze biat etmekten geçiyor. Bu durum dün de böyleydi, bugün de böyledir. Beklenti Cumhuriyet Halk Partisi’ni iktidara taşımak olsaydı değişim gerçekleşirdi. Ancak il ve ilçe başkanları partinin kurumsal kimliğini savunmak yerine genel başkanın çıkarlarını savunuyorlar. Kongreler sonucu seçilecek il ve ilçe başkanları büyük bir olasılıkla kurultay delegelerini kendilerine biat eden partililerden oluşturacaklardır. Dolayısıyla seçilecek kurultay delegeleri olağan kurultayda mevcut genel başkanı desteklerler. Kemal Kılıçdaroğlu, Bülent Kuşoğlu ve Faik Öztrak ekibi yerel seçimlerde de kendilerini destekleyen belediye başkanlarını tekrar aday olarak gösterirler. Dolayısıyla olağan kurultayda bir değişim yaşanmaz. Cumhuriyet Halk Partisi’ de kan kaybetmeye devam eder.
Bu sürecin önüne geçilebilmesi için partinin tabanının yüksek perdeden ses vermesi gerekir. Ancak gördüğüm kadarıyla Cumhuriyet Halk Partisi’nin tabanı suskun. Sanki kış uykusundalar. Uyanacak gibi de değiller. Oyalanmaları için kongre takvimini başlatıldı. Partililer bu süreçte kendilerini değişimden çok kongre seçimlerindeki delege ve yönetim çekişmeleri içinde bulacaklar. Şimdiden il ve ilçe başkanlığı için delege listeleri çekişmesi başladı. Dolayısıyla milletvekili ve Cumhurbaşkanlığı seçiminin yenilgisi de bu arada unutulup gidecek. Bu durum en çok da genel merkezin işine yarayacak. Dolayısıyla Cumhuriyet Halk Partisi genel merkezin tüm kadrolarının da içinde olacağı değişim, değişim olmaktan çıkacak ve kongre süreçlerinde genel merkezin yapısına muhalif olan partililerin değişmesine neden olacak. Daha açıkçası başta Kılıçdaroğlu olmak üzere değişmesi gereken kadroların yerine değişimden yana olan kadrolar değişecek. Böylelikle değişimden yana varsa bir umut o da kaybolup gidecektir.
Normal koşullarda kongre süreçleri esasen partinin yenilenmesi ve yeni yüzlerin ortaya çıkmasına vesile olur. Ancak Cumhuriyet Halk Partisi’nin bugünkü yapısında bu süreç tersine işliyor. Süreç, Cumhuriyet Halk Partisini iktidara taşıyacak kadroların yerine mevcut yapının devamını sağlayacak kadroların oluşumunu sağlıyor. Tek koşul genel merkeze biat edecek partililerin önünün açılmasıdır.
Bugünün koşullarında alternatif genel başkan adaylarının kurultay delegelerinden yeterli destek alamamalarının bir sebebi de budur. Eğer bugüne kadar il kongrelerinde değişimden yana tavır alabilecek kurultay delege adaylarının önü açılabilmiş olsaydı mevcut yapı çoktan değişirdi. Ancak kurultay delege adaylarını genel merkeze bağlı belediye başkanları ile genel merkeze yakın il başkanları belirliyor. Son seçilen milletvekillerinin alternatif bir genel başkan adayını destekleyemeyeceğini bilmek için alim filan olmaya da gerek yok. Onlar doğal olarak kendilerini aday gösteren genel başkanı destekleyeceklerdir.
Bugün genel başkan Kılıçdaroğlu’nun seçim kaybetmeyeceği tek seçim Cumhuriyet Halk Partisi kurultayıdır. Kılıçdaroğlu bugüne kadar hiçbir kurultayı kaybetmedi. Çünkü Atatürkçü partilileri sürekli dışladı. Eski Genel Başkan Deniz Baykal nasıl hizipçilik yapmışsa Kemal Kılıçdaroğlu ’da bir benzerini yapıyor. Milletvekili adaylıklarında Atatürkçü kesimlere göstermelik birkaç aday haricinde yer vermiyor. İl ve ilçe kongrelerinde de Atatürkçü kadroları partiden temizliyor. Dolayısıyla parti sürekli sağa doğru kayıyor.
Genel Başkana dayalı siyasi politika esasen iktidar partisinde vardır. AKP Genel Başkanı Erdoğan’ın ağzından çıkan her açıklama AKP’lilere bir talimattır. AKP’liler talimatın doğru veya yanlış olup olmadığına bakmazlar. Çünkü genel başkanın yanılmış olma olasılığı kabul edilmez. Ancak öte yandan da AKP Genel Başkanı seçimleri kazanıyorsa seçim kazanma yönünden eleştirilecek bir tarafı da yoktur. Ancak muhalefet genel başkanı hiçbir seçimi kazanamıyorsa eleştiriyi hak eder. Ancak buna rağmen partinin taşra örgütleri ses çıkarmıyorlarsa burada bir sorun var demektir. Bu sorunu çözecek olan ise kurultay delegeleridir. Ancak bu kurultay delegeleri partinin kurumsal kimliğinden çok genel başkana sahip çıkmaya devam ederlerse hiçbir şey değişmez. Çünkü genel başkana bağımlılık Cumhuriyet Halk Partisi’nin olası iktidarını engeller. Bugün yaşanmakta olan durum tam da budur.
Peki, değişim şimdi değilse ne zaman? Değişim şimdi değilse hiçbir zaman demektir. Çünkü bugün değişmeyen yarın hiç değişmez. Aynı tas aynı hamam her şey kaldığı yerden devam eder. Olan ise Cumhuriyet Halk Partisi’nin olası iktidarına olur. Olan, ülkenin geleceğine olur.
Bu sebeplerle olası bir değişim hemen şimdi olmak zorundadır. Yoksa yarın çok geç olacak. 12.07.2023