CUMHURBAŞKANLIĞI SEÇİMİ ÇANTADA KEKLİK DEĞİL
Erken seçimin konuşulmaya başlandığı bugünlerde seçim kulisleri yine hareketlendi. İktidar partisinin Cumhurbaşkanı adayı bilindiği için doğal olarak muhalefetin Cumhurbaşkanı adayı merak ediliyor. Hemen hemen her gün anket sonuçları yayınlanıyor. Yayınlanan anketler televizyon ekranlarında yorumlanıyor. Yayınlanan bu anketlere çok fazla inanmasam da belirleyici olmasından dolayı önemsiyorum.
Bugüne kadar yapılan anketlerde Ekrem İmamoğlu ile Mansur Yavaş’ın Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı geçtiği söyleniyor. Bu verilere bir nebze de olsa inanıyorum. Çünkü son yapılan Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçiminde Ekrem İmamoğlu ile Mansur Yavaş İstanbul ile Ankara’yı AKP’nin elinden aldı. Bu belediye başkanlarına AKP’li seçmenlerden de oy geldi. Bu sebeple AKP’li seçmelerden oy olan bu belediye başkanlarının Cumhurbaşkanı seçimlerinde seçilme şansları diğer adaylara göre oldukça yüksektir.
Kılıçdaroğlu ise bu belediye başkanlarının önünü bir dönem daha görev yapmaları gerektiği savı ile önlerini kapatmaya çalışıyor. Çünkü bu belediye başkanları istifa edip Cumhurbaşkanı adayı olurlar ise bu belediyeler AKP’ye geçecek. Bu sebeple genel kanı olarak Ekrem İmamoğlu ile Mansur Yavaş’ın aday olmaması yönünde gelişiyor. Ancak ortada bir gerçek var ki o da, Cumhurbaşkanlığı seçiminde en şanslı tek aday Ekrem İmamoğlu olduğudur. İkinci şanslı aday ise Mansur Yavaş’tır. Ekrem İmamoğlu’nun AKP’li seçmeler dâhil oy alamayacağı bir kesim yok. Mansur Yavaş’a ise doğu kökenli seçmenler milliyetçi kişiliğinden dolayı oy vermeyebilirler. Belediye Başkanlığında oy verdiler ama Cumhurbaşkanlığında oy vermeyebilirler. Bana sorarsanız Mansur Yavaş olgun, dürüst, efendi ve devlet adamlığı kişiliği ile her kesimi kucaklayarak Cumhurbaşkanlığı görevini başarıyla yürütür. Ancak işin bir de seçilme yönü var.
Ekrem İmamoğlu eğer Cumhurbaşkanı adayı olursa İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı elbette AKP’ye geçer. Ancak siz Cumhurbaşkanlığı gibi önemli bir seçimi kazanmak istiyorsanız bazı fedakârlıklarda bulunmanız gerekir. Yani risk almanız gerekir. Risk almaz iseniz zafer de kazanamazsınız. Cumhurbaşkanlığı seçimini kazanırsanız zaten ülkeyi kazanmış oluyorsunuz. Burada bir seçim yapmanız gerekiyor. Ya, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığını koruyacaksınız, ya da Cumhurbaşkanlığı seçimini kazanarak ülkeyi kazanacaksınız. Sizce hangisi daha önemlidir? Kaldı ki, Cumhurbaşkanlığı seçimi henüz çanta da keklik de değildir.
Öte yandan AKP’nin ülkeyi yönetemediği ayan beyan ortada iken bile Cumhuriyet Halk Partisi’nin oy oranlarında gram artış yok. Bu durumu siyaset bilimcilerin iyi yorumlaması gerekir. Hatırlarsanız 7 Haziran 2015 seçimlerinde AKP oy kaybetmişti. 2011 yılı seçimlerinde AKP %49,90 oy oranına sahip iken CHP % 25.90 oy oranına sahipti. 2015 seçimlerinde ise AKP % 40.90 oy oranına düşerken CHP de % 25,00 oy oranına düşmüştü. Yani tarihte ilk defa iktidar partisi oy kaybederken ana muhalefet partisi de oy kaybetti. Bu konuyu ‘’ CHP Neden İktidar Olamıyor ‘’ adlı kitabımda derinlemesine inceledim. Tarihte böyle bir yenilgi yok. Bu yenilginin mimarı Kılıçdaroğlu’dur.
Geldiğimiz durum itibarıyla şimdi ne değişti? Aslına bakarsanız çok şey değişti. Yolsuzluklar artı. Bakanlar devleti rant alanına çevirdiler. İhaleler AKP’lerden başkasına verilmiyor. Ekonomi çöktü. Uygulanan yanlış dış politikalardan dolayı Avrupalı devletler ve ABD yaptırım uygulamaya başladılar. Ege adaları Yunanlılara terk edildi. Bu konuda Yalım Erez’in makalelerini okumanızı öneririm. Gençlik kurtuluşu artık yurt dışında buluyor. Buna keza ülkemiz Suriyeli akınına uğradı. Afgan istilası da başladı. Sınırlarımız adeta yolgeçen hanına döndü. Peki, bu derece olumsuzlukların yaşandığı ülkemizde Cumhuriyet Halk Partisinin oy oranlarında bir artış görünüyor mu? Hayır. Burada bir sorun yok mu? Elbette var. Yani bir ülke çökerken ana muhalefet partisinin oy oranlarında halen daha bir artış görünmüyorsa burada kesin bir sorun var demektir. Bu sebeple Cumhurbaşkanlığı seçimi çantada keklik değildir.
Son zamanlarda yapılan anketlere Kılıçdaroğlu’da dâhil edildi. Onun oy oranının da Erdoğan’ı geçtiği söyleniyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan zaten öteden beri CHP Genel Başkanını karşısında Cumhurbaşkanı adayı olarak görmek istiyordu. Erdoğan bu konu ile ilgili de daha önceleri defalarca çağrı yapmıştı. Kılıçdaroğlu ise bugüne kadar bu çağrılara olumlu yanıt vermeyerek aday olmamıştı. Aslına bakarsanız bir siyasi partinin genel başkanı Cumhurbaşkanı adayı olmalıdır. Hele hele bu siyasi parti Cumhuriyet Halk Partisi ise bu partinin genel başkanı hayli hayli Cumhurbaşkanı adayı olmalıdır. Kılıçdaroğlu bugüne kadar Erdoğan’ın karşısına maalesef çıkmaya cesaret edemedi. Kılıçdaroğlu bu sebeple 2014 yılı Cumhurbaşkanlığı seçiminde Devlet Bahçeli ile birlikte Abdullah Gül’ü aday göstermek istiyordu ancak bu seçimde Ekmelettin İhsanoğlu’nu aday gösterdiler. Yine Kılıçdaroğlu 2018 seçimlerinde Meral Akşener Cumhurbaşkanı adayı olmak isteyince Abdullah Gül’ü ikna edemedi. Sonrasında Muharrem İnce’yi aday göstermek zorunda kaldı. Ancak kendisi bugüne kadar aday olacak cesareti bulamadı.
Yapılan seçim anketlerinde Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın oy oranında bir düşüş var ama bu düşüş öyle ahım şahım değil. Bu durumu nasıl açıklarsanız açıklayın durum budur. Şimdi böyle bir ortamda eğer Kılıçdaroğlu Erdoağan’ı yanıltmak için Cumhurbaşkanlığı adaylığına sıcak bakıyorsa sorun yoktur. Yoksa Kılıçdaroğlu Erdoğan’ın dolduruşuna geliyorsa durum vahimdir.
Hatırlarsanız TBMM Genel Kurulu’nda 2021 Merkezi Hükümet Bütçe teklifinin tümü üzerinde yapılan görüşmeleri sırasında Kılıçdaroğu Genel Kurul’da bütçe üzerinde konuşurken AKP’lilerin “cumhurbaşkanı adaylığını” kastederek, “Aday ol, aday olabilecek misin?” diye laf atınca, “Benim aday olup olmayacağımı size kim söyledi?” diye çıkış yapmıştı. Kılıçdaroğlu’na bütçe görüşmeleri sırasında laf atan AKP’lilerin tek bir amacı vardı o da, Kılıçdaroğlu’nu adaylık konusunda dolduruşa getirmekti. Kılıçdaroğlu sataşmalara verdiği yanıt ile bir nevi meydan okudu ama verdiği yanıt Erdoğan açısından bir mum ışığı oldu. O dönemlerde yandaş yazarlar bile bu konuyu olumlu yönde değerlendirdiler. Normal koşullarda muhalefetin Cumhurbaşkanı adayının belirlenmesi iktidar partilileri heyecanlandırmaz ve yandaş medya da pek yer tutmaz. Ancak bu sefer öyle olmadı. Yandaş yazarlar televizyon ekranlarından bile bu konuyu değerlendirdiler. Yani o kadar sevindiler ki, bir sevinç naraları atmadıkları kaldı.
Gelinen durum itibarıyla Cumhuriyet Halk Partisi’nin Genel Başkan Yardımcıları da Kılıçdaroğlu’nu aday göstermeye başladılar. Bu konuda Erdoğan’ı yanıltmayı hedeflemiyorlarsa Kılıçdaroğlu bu sefer aday alacak gibi görünüyor. Bu konuda Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Bülent Kuşoğlu daha evvel adaylarının Kılıçdaroğlu olduğunu söyledi. Kılıçdaroğlu ise Millet İttifakının adayını Millet İttifakı belirleyecek diyerek bu açıklamayı açığa düşürdü ama Bülent Kuşoğlu sıradan bir partili değildir. Cumhuriyet Halk Partisi’nin Genel Başkanlarının açıklamaları partiyi bağlar. Yine geçenlerde genel başkan yardımcılarından Oğuz Kaan Salıcı’da adaylarının Kılıçdaroğlu olduğunu söyledi. Bu açıklamalar yine Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı yanıltmaya yönelik değilse Cumhuriyet Halk Partisi Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın dolduruşuna gelmiş demektir. Zaten Erdoğan öteden beri Kılıçdaroğlu’nu karşısında aday görmek istiyordu. Yandaş yazarlar ve AKP’liler de Kılıçdaroğlu’nu aday olmaya davet etmişlerdi. Eğer açıklamalar samimi ise Cumhurbaşkanı Erdoğan istediği adayı karşısına almış olacak.
Biraz önce söyledim. Tekrar yineleyeyim. Normal şartlarda siyasi bir partinin genel başkanı Cumhurbaşkanı adayı olmalıdır. Bu siyesi parti Cumhuriyet Halk Partisi ise hayli hayli aday olmalıdır. Ancak bu genel başkan kutuplaşmış bir ülkenin şartlarında Cumhurbaşkanı Sokak ağzıyla konuşuyorsa aynı tarzdan, yanıt veren bir genel başkan olmalıdır. Yani Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın altından girip üstünden çıkabilecek bir kapasiteye sahip olmalıdır. Ancak Kılıçdaroğlu’nda böyle bir meziyet yok. Meydanlara liderlik edecek bir havası yok. Ülke bu derece kutuplaşmamış olsaydı, basın ve medya ele geçirilmemiş olsaydı, kurumlar baskı altına alınmamış olsaydı, demokrasi insan hak ve özgürlükler kısıtlanmamış olsaydı yani bir nebze de olsa demokrasi olsaydı ortam Kılıçdaroğlu’na uygun olabilirdi. Ancak şu an böyle bir ortam yok. Meydanlara böyle bir ortamda lider vasfı olmayan bir genel başkan hâkim olamaz. Bugünün koşullarında meydanları etkisi altına alabilecek, her kesime hitap edebilecek tek aday Ekrem İmamoğlu’dur. Yarın başka adaylar da çıkabilir. Ancak bugünün koşullarında genç ve dinamik yapısı ile de kitleleri arkasına sürükleyebilecek tek aday Ekrem İmamoğlu’dur.
Öte yandan Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın tırstığı tek aday da Ekrem İmamoğlu’dur. Cumhurbaşkanı Erdoğan Ekrem İmamoğlu’na baktığında kendini görüyor. Çünkü Ekrem İmamoğlu göstere göstere ‘’İstanbul’u alacağım’’ dedi ve aldı. Hem de AKP’ye oy veren seçmenlerden de oy alarak seçildi. Meclis seçiminde kendi partilerine oy veren AKP’li seçmenler bile Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçiminde Ekrem İmamoğlu’na oy verdiler. Yoksa Ekrem İmamoğlu seçilemiyordu. AKP’nin Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimini tekrarlatmasının bir sebebi de budur. İmamoğlu ve Yavaş’a giden oyları geri almak istediler, ancak AKP’ye oy veren seçmenler bilinçli tercih yaptıklarını ikinci seçimde daha fazla oy vererek kanıtladılar. Yani Erdoğan onları geri alamadı. Erdoğan onların Cumhurbaşkanlığı seçiminde de İmamoğlu’na oy verebileceklerinden korkuyor. Keza Mansur Yavaş’ta aynı şekilde seçildi. Yani İstanbul ve Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimlerinde seçmen partiye değil adaya oy verdiler. Ekrem İmamoğlu ile Mansur Yavaş’ın kimliğine oy verdiler. Bu durumu iyi analiz etmek gerekiyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan Mansur Yavaş’ı salt Ankara ile ilgilendiği için onu pek fazla önemsemiyor. Hatta HDP seçeninin Mansur Yavaş’a oy vermeyebileceğini tahmin ediyor. Bu sebeple Mansur konusunda rahatsız değil, ancak Ekrem İmamoğlu konusunda öteden beri rahatsız. Erdoğan bu sebeple her konuda Ekrem İmamoğlu’na yükleniyor ona baskı yapıyor, halkın üzerindeki karizmasını çizmeye çalışıyor ve onu hata yapmaya zorluyor. Bu konuyu ‘’Cumhurbaşkanlığı seçiminin Şifresi’’ adlı makalemde detaylı olarak da yazmıştım. 25.08.2021