BARZANİ REFERANDUM KARARINI DÜN MÜ ALDI?
Kuzey Irak Bölgesel Yönetimi Başkanı Mesut Barzani’nin referandum kararı almasından sonra gerek ülkemizden gerekse Irak ve İran’dan tepkiler yağmıştı. ‘’Yapamazsın’’ dediler.’’ İlişkilerimiz zora girer’’ dediler. ‘’Referandumu kabul etmeyiz’’ dediler. ‘’Meşru olmaz’ dediler. Falan filan. Barzani’nin dün yapmış olduğu referandum elbette meşru değildir. Irak, İran, Suriye ve ülkemizin kabul etmediği bir referandum meşru olamaz. Lozan ve Ankara Antlaşmaları ile çizilen Irak sınırımızın değişmesi kabul edilemez. Ancak burada bir çelişki var. Referandumun meşru olmadığını söylemek başka, Barzani’nin bugüne kadar adım adım referanduma gidişini seyretmek başkadır.
Bu konuya balıklama atlamadan evvel isterseniz öncelikle hafızamızı bir yenileyelim. Yoksa konuyu sağlıklı değerlendiremeyiz. IKBY Başbakanı Neçirvan Barzani Haziran ayında 25 Eylül de bağımsızlık referandumuna gideceklerini açıklamıştı. Mesut Barzani ise ülkemize 26 Şubat’ta gelmişti. Yani Neçirvan Barzani’nin referandum kararını Mesut Barzani’nin gelmesinden dört ay kadar evvel açıklamış. Şimdi burada insana dört ay kadar evvel Mesut Barzani ile ne görüşüldüğü sorulur? Mesut Barzani ülkemizi referandum kararından dört ay kadar evvel ziyaret ettiği zaman aklında referandum yapma kararı yoksa ülkemizi neden ziyaret etmiş olabilir? Ülkemizi ziyaret etmeden evvel İran’ı neden ziyaret etmiş olabilir? Bu ziyaret esnasında referandum konusu gündeme gelmemiş ise hangi konular görüşülmüş olabilir? Mesut Barzani hem ülkemizin hem de İran’ı referandum için yoklamaya gelmiş olabilir mi? Eğer ülkeyi yönetenler o tarihte Mesut Barzani’nin ziyaret sebebini anlayamamışlarsa on beş seneden bu yana ülkeyi nasıl yönettiklerini ayrıca sorgulamak lazım. Yok, eğer Barzani’nin referanduma gitme kararını bilmelerine karşı gerçek anlamda bir itiraz da bulunmamışlarsa şimdi yapacakları hiçbir şey maalesef yok. Lozan Barış Antlaşması ile Ankara Antlaşmasından başka sığınabilecekleri hiçbir şey yok. Lozan Barış Antlaşması ile Ankara Antlaşmasından doğan haklarımızı savunabilecekleri bir iradeleri de maalesef yok.
Lozan Barış Antlaşması ile Ankara Antlaşmasından doğan haklarımızı savunabilmek için her şeyden evvel bir defa milli olmak gerekir. Bugüne kadar sürdürülen dış politikanın Lozan Barış Antlaşmasına uygun olması gerekirdi. Terör örgütleri yerine komşu ülkelerini baz almamız gerekirdi. Oysa ki bugüne kadar Irak’ta meşru Irak Hükümeti yerine Kuzey Irak Bölgesel Yönetimi’ni baz aldık. Suriye’de de meşru Suriye Hükümeti yerine teröristlerden oluşan grupları baz aldık. İran daha henüz emperyalist güçlerin saldırısına uğramadığı için çok şükür orada meşru hükümeti baz aldık. Ancak şunu söyleyeyim ki; bugün İran da terörist istilasına uğramış olsaydı orada da destekleyebileceğimiz bir terörist grup bulurduk. Anlayacağınız bölge üzerinde bu denli sapla samanı birbirine karıştırdık. Yani kendi ayağımıza kurşun sıkarken emperyalist ülkelerin de ekmeklerine yağ sürdük. Milli bir devlet ancak bu denli yanlış politikalarla yönetilebilirdi. Emperyalist ülkeler bile isteseler bizi bu denli yanlış politikaları uygulatamazlardı. Bunu on beş yıllık AKP iktidarı becerdi. Ne kadar övünsek azdır.
Şimdi buradan iktidar partinin ileri gelenlerine sormak isterim. Mesut Barzani ülkemizi ziyaret ettiği zaman Kuzey Irak Bölgesel Yönetimi’nin bayrağını göndere çekerken Lozan ve Ankara Antlaşmalarını hiç aklımıza geldi mi? Başbakan Binali Yıldırım ‘’Kürdistan’ın parlamentosu var. Başbakan’ı var. Kendine ait bayrağı var. Tanınır.’’ derken acaba bugünleri hiç görebildi mi? Doğru ya, ABD / FETÖ darbe girişimini bile göremeyen iktidarın Barzani’nin referanduma gitmekte olduğunu nasıl görsündü. Son yılların en masum iktidarından geleceği görmesini elbette bekleyemezdik. Hiç kimse kusura bakmasın ama böyle bir iktidardan ne Lozan Barış Antlaşmasından, ne de Ankara Antlaşmasından doğan haklarımızı savunacaklarını beklesin. Bu konuda Irak, İran ve Suriye dik duramazsa bizimkiler hiç duramaz. Eğer Barzani yarından sonra yapmış olduğu hatadan geri dönerse bilin ki bunu bizim itirazımızdan değil, komşu ülkelerin kararlı tutumlarından çekindiği için döner. Yoksa güvenlik güçlerimizin Habur sınır kapısında yapmakta oldukları tatbikattan değil. Yoksa siz 15 Temmuz ABD / FETÖ darbe girişiminde esir alındıktan sonra serbest bırakılan ve ‘’ Efendim beni bıraktılar, ne yapayım’’ diye soran Genel Kurmay Başkanı Hulusi Akar’ın komutasında yapılmakta olan tatbikatın Kuzey Irak Bölgesel Yönetimi Başkanı Mesut Barzani üzerinde etkili olacağını mı sanıyorsunuz?
İktidar partisinin Kuzey Irak Bölgesel Başkanı Mesut Barzani’ye karşı neden etkili olamayacağı ile ilgili başka bir sebep daha söyleyeyim. Eğer siz petrol anlaşmasını meşru Irak Hükümeti yerine Bölgesel Yönetim Başkanı Mesut Barzani ile yaparsanız bir anlamda ona destek vermiş olursunuz. Meşru Irak Hükümetini tanımamış olursunuz. Böyle bir durumda insana petrol anlaşmasını neden Irak Hükümeti ile yapmadın diye sormazlar mı? Koskoca Türkiye Cumhuriyeti nasıl olur da Irak Hükümetini tanımaz diye sormazlar mı? Uluslararası çevreler şimdi kendin ettin, kendin buldun demezler mi? Devlet adamlığı ciddi bir iştir. Çünkü siz herhangi bir devleti değil, işgal edilen ve yedi düvele karşı savaş kazanan bir ülkeyi temsil ediyorsunuz. Böyle bir durumda Türkiye Cumhuriyeti’ni adam gibi savunmak gerekir. Aldanmamak gerekir. Lozan ve Ankara Antlaşmalarını ciddi bir şekilde masaya koymak gerekir. Ancak bunun için milli olmak gerekir. Lozan Barış Antlaşmasını sağda solda eleştirmek yerine ona sıkı sıkıya sarılmak gerekir. Bu antlaşmalardan doğan haklarımızı da uluslararası kamuoyu önünde ciddi bir şekilde dile getirmek gerekir.
Biraz uzattığımın farkındayım. Ancak bu mesele öyle geçiştirilecek bir konu değil. Bu yüzden müsaadenizle son birkaç cümle daha kuracağım. Lozan Barış Antlaşmasına göre şu an Yunanlılar tarafından işgal edilen Ege Adalarımızın son durumunu kamuoyundan takip ediyor olmalısınız. Bu adalar ile ilgili iktidar partisinden Yunanlılara bir nota verildiğini duydunuz mu? Irak sınırımızda kurulmakta olan yeni devlete itiraz edecek olan iktidar partisi öncelikle Yunanlılara hadlerini bildirmeleri gerekmez miydi? İktidar partisinin Yunanlılara hadlerini bildirmesini bırakın yakın bir zamanda Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni Rumlara vermezlerse şaşarım. Yoksa Kıbrıs’ta Rumların uzlaşmaz tutumuna rağmen illaki barış görüşmelerini sürdürmenin başka bir anlamı olabilir mi? Şimdi siz gelin de bu iktidar partisinden Kuzey Irak Bölgesel Başkanı Mesut Barzani’ye haddini bildirmesini bekleyin. 26.09.2017