BugünMakaleler

BARIŞ PINARI HAREKÂTI

Suriye’ye Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı Harekatından sonra 09.10.2019 tarihinde düzenlemiş olduğumuz Barış Pınarı Harekâtının ardından kamuoyunda birçok yorumlar yapıldı. Bu yorumlar halen daha devam ediyor. Yandaş medya yapılan harekatı tam olarak zafer olarak nitelendirirken yandaş medyanın dışında kalan medya ise hezimet olarak nitelendiriyor. Aslında anlayacağınız, Barış Pınarı Harekâtı ne tam olarak bir zafer, ne de tam olarak bir hezimettir. Bu operasyon PYD’nin güney sınırlarımızdan geçici olarak çekilmek zorunda kaldığı ve hareket süresince süper güçlerin yanı sıra bölge ülkelerinin de itiraz ettiği bir harekat oldu.

Barış Pınarı Operasyonun zafer mi, hezimet mi olduğuna yönelik genel bir değerlendirme yapmadan evvel bu operasyonun hangi koşullarda yapıldığına bakmamız gerekir. Barış Pınarı Harekâtı 09.10.2019 günü başladı ve 17.10.2019 tarihinde ABD’nin ve Rusya’nın yapmış oldukları baskı ile sona erdi. Cenevre Görüşmelerinde ve Suriye’de ortak hareket ettiğimiz ABD ile Astana Sürecinde ortak hareket ettiğimiz ve aynı zamanda Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı Operasyonunu yapmamamıza izin veren Rusya bu operasyonu durdurmamızı istediler. Aynı zamanda İran, Arap ülkeleri ve Avrupalı ülkeler de bu operasyonu durdurmamızı istediler. Tabiri caizse Barış Pınarı Operasyonunu devam ettirmemizi isteyen bir tane devlet bile yok. İsrail işgaline karşı savunduğumuz Filistin bile bu operasyonu kınamadı ama desteklemedi de. Böyle bir atmosferde bu operasyonu devam ettirmemiz mümkün değildi. Sonuçta operasyon 17.10.2019 tarihinde ‘’ara verildi’’ şeklinde açıklanmasına rağmen durduruldu.

Harekât sonrası 17.10.2019 tarihinde ABD ile Ankara Mutabakatı, 22.10.2019 tarihinde de Rusya ile Soçi Mutabakatı imzalandı. İmzalanan her iki mutabakata göre PYD sınırımızdan çekilerek Suriye’nin iç kısmına yani ABD’nin petrol sahasının bulunduğu bölgeye doğru çekilmesi planlandı. Fırat’ın doğusu meşru Suriye Ordusuna bırakılırken ( bu karar bence de en isabetli karardır ) sınır bölgesinde Rusya ve bizim birliklerimizin devriye atması planlandı. Her iki mutabakattan çıkan ortak karar bundan ibarettir. Geri kalan uzlaşı maddeleri mutabakatı güçlendiren olgulardır. Sonuçta PYD sınırlarımızdan uzaklaştırılmıştır ama terör örgütü muamelesi görmediği için iç taraflara çekilmiştir.

Barış Pınarı Harekâtın devam etmesi durumunda PYD’nin güç kaybetmesi ihtimali vardı ki öyle olacaktı, ancak ABD ile Rusya’nın girişimi ile bu durum önlendi. Bu harekât ile ABD bir kere daha görmüştür ki, PYD henüz bölge üzerinde tek başına ayakta kalabilecek durumda değildir ve ülkemizin yapmakta olduğu mücadeleye karşı cevap verecek bir konumda değildir. ABD’ye geri adım attıran asıl olgu işte budur. PYD ileriki süreçte tekrar sahaya sürülmek üzere şimdilik ABD’nin bulunduğu güvenli bölgeye çekilmek zorunda kalındı. Koşullar ne zaman olgunlaşırsa artık o zaman tekrar sahaya sürülmeyi bekleyecektir. Barış Pınarı Harekâtının durdurulmasını ABD açısından, ‘’Suriye’de bulunan petrol bölgelerinin korunmaya devam edilmesi ve PYD’nin kendini toparlamasına dek ara verildi’’, şeklinde değerlendirebiliriz. Şu öngörüyü kesin söyleyebilirim ki, ABD hiçbir zaman PYD’yi ortada bırakmaz. Şartlar ve koşullar olgunlaşmamış ise bu konuda bir adım geri atar ama sonrasında tekrar iki adım ilerler.

ABD İLE ANKARA MUTABAKATI – 17.10.2019
1. Türkiye ve ABD, iki yakın NATO üyesi olarak bu ilişkilerini teyit eder. ABD, Türkiye’nin güney sınırına dair meşru güvenlik kaygılarını anlar.
2. Türkiye ve ABD, kuzeydoğu Suriye başta olmak üzere sahadaki gelişmelerin, ortak çıkarlar temelinde daha yakın eşgüdüm gerektirdiğini kabul eder.
3. Türkiye ve ABD “hepimiz birimiz, birimiz hepimiz için” anlayışıyla, NATO topraklarını ve halklarını tüm tehditlere karşı koruma taahhütlerini muhafaza eder.
4. Her iki ülke, insan hayatı, insan hakları ile dini ve etnik toplulukların korunmasına yönelik taahhütlerini yineler.
5. Türkiye ve ABD, Suriye’nin kuzeydoğusunda DEAŞ’la mücadele faaliyetlerinin devamında kararlıdır. Bu, önceden DEAŞ kontrolünde olan alanlarda yaşayıp yerinden edilen şahıslar ile alıkoyma merkezleri hususlarında uygun şekilde gerçekleştirilecek eşgüdümü de içerir.
6. Türkiye ve ABD, terörle mücadele harekâtlarının yalnızca terör unsurları ile bu unsurlara ait barınak, sığınak, mevzi, silah, araç ve gereci hedef alması gerektiği üzerine mutabık kalır.
7. Türk tarafı Türk kuvvetleri tarafından kontrol edilen güvenli bölgedeki tüm meskûn mahal (güvenli bölge) sakinlerinin dirliği ve güvenliğini sağlayacağını taahhüt eder, sivillerin ve sivil altyapının zarar görmemesi için azami dikkati göstereceğini vurgular.
8. Her iki ülke Suriye’nin siyasi birliği ile toprak bütünlüğüne ve Suriye ihtilafını Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin 2254 sayılı kararına uygun şekilde sonlandırmayı hedefleyen, BM öncülüğündeki siyasi sürece olan bağlılıklarını yineler.
9. Her iki taraf Türkiye’nin, YPG ağır silahlarının toplanması ve YPG tahkimatları ile tüm muharip mevzilerinin kullanılmaz hale getirilmesi dahil, milli güvenlik kaygılarının giderilmesini teminen bir güvenli bölge kurulmasının devam eden önemi ve işlevselliğinde mutabık kalır.
10. Güvenli bölge, evvelemirde Türk Silahlı Kuvvetleri’nin kontrolünde olacak ve her iki taraf, güvenli bölgenin her veçhesiyle uygulanmasında eşgüdümü artıracaktır.
11. Türk tarafı Barış Pınarı Harekâtı’na, güvenli bölgeden YPG’nin 120 saat içinde geri çekilmelerini teminen ara verecektir. Barış Pınarı Harekatı, bu geri çekilmenin tamamlanmasını müteakip durdurulacaktır.
12. Barış Pınarı Harekatı’naara verildiğinde ABD, Blocking Property and Suspending Entry of Certain Persons Contributing to the Situation in Syria başlıklı 14 Ekim 2019 tarihli Başkanlık Kararnamesi uyarınca hayata geçirilen yaptırımlara ilavelerini getirmeme ve Kongre nezdinde uygun şekilde çalışmalar ve istişareler yürüterek Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin 2254 sayılı kararı doğrultusunda Suriye’de barış ve güvenliğin teminine dönük kaydedilen ilerlemenin altını çizmek hususunda mutabık kalır. Barış Pınarı Harekâtı 11. paragraf uyarınca durdurulduğunda, yukarıda bahsigeçen Başkanlık Kararnamesi uyarınca hayata geçirilen mevcut yaptırımlar kaldırılacaktır.
13. Her iki taraf bu açıklamada kaydedilen tüm hedeflerin uygulanması için birlikte çalışma taahhüdünde bulunmaktadır.

RUSYA İLE SOÇİ MUTABAKATI – 22.10.2019
1. Her iki taraf Suriye’nin siyasi birliği ve toprak bütünlüğünün muhafazasına ve Türkiye’nin milli güvenliğinin korunmasına olan bağlılıklarını teyit ederler.
2. Terörizmin tüm şekil ve tezahürleriyle mücadele etme ve Suriye topraklarındaki ayrılıkçı gündemleri boşa çıkarma yönündeki kararlılıklarını vurgularlar.
3. Bu çerçevede, Tel Abyad ve Ras Al Ayn’ı içine alan 32 km derinliğindeki mevcut Barış Pınarı Harekatı alanındaki yerleşik statüko muhafaza edilecektir.
4. Her iki taraf Adana Anlaşması’nın önemini teyit eder. Rusya Federasyonu mevcut koşullarda Adana Anlaşması’nın uygulanmasını kolaylaştıracaktır.
5. 23 Ekim 2019, öğlen saat 12.00’den itibaren, Rus askeri polisi ve Suriye sınır muhafızları, Barış Pınarı Harekât alanının dışında kalan Türkiye-Suriye sınırının Suriye tarafına, YPG unsurları ve silahlarının Türkiye-Suriye sınırından itibaren 30 km’nin dışına çıkarılmasını temin etmek üzere girecektir. Bu işlem 150 saat içinde tamamlanacaktır. Aynı saat itibarıyla, mevcut Barış Pınarı Harekât alanı sınırlarının batısı ve doğusunda 10 km derinlikte Kamışlı şehri hariç Türk-Rus ortak devriyeleri başlayacaktır.
6. Münbiç ve Tel Rıfat’tan bütün YPG unsurları silahlarıyla birlikte çıkarılacaktır.
7. Her iki taraf terörist unsurların sızmalarının önlenmesinin temini için gerekli tedbirleri alacaktır.
8. Mültecilerin güvenli ve gönüllü şekilde geri dönüşlerini kolaylaştırmak maksadıyla ortak çalışma yapılacaktır.
9. Bu muhtıranın uygulanmasını gözetmek ve koordine etmek amacıyla müşterek bir denetim ve doğrulama mekanizması ihdas edilecektir.
10. Taraflar Astana Mekanizması çerçevesinde Suriye ihtilafına kalıcı bir siyasi çözüm bulunması amacıyla çalışmalarını sürdürecek ve Anayasa Komitesi’nin faaliyetlerini destekleyecektir.

Barış Pınarı Harekatı Rusya’ya bölgeye daha fazla yerleşme olanağı sundu. Gerçi Rusya Suriye’nin isteği ile bulunuyordu ama Barış Pınarı Harekatı Rusya’nın Suriye’de bulunmasını daha meşru hale getirdi. ABD bile sırf petrol bölgesini korumak uğruna Rusya’nın Suriye’de daha fazla rol almasına razı oldu. Böylelikle Rusya Suriye’de etkenlik rolünü ABD’nin elinden tam olarak almış oldu. Rusya Astana Görüşmelerinden sonra Cenevre Görüşmelerinin de lideri olacak. Esasen bu durum Suriye’nin toprak bütünlüğü için oldukça önemlidir. Atlantik cephesi öteden beri bütün planlarını Suriye’nin parçalanması üzerine kurmuştu. Plan ve proje bugüne kadar bu eksende ilerliyordu. Barış Pınarı Harekâtı yapılan planların alt üst olmasına neden oldu. Süreç bu şekilde ilerlemeye devam ederse Suriye’nin parçalanması bir başka bahara kalabilir. Hatta süreç Atlantik cephesinin bölünmesine neden olabilir. NATO’nun sürece dâhil olamaması bile bu durumun başlıca bir göstergesidir.

Rusya’nın özellikle Barış Pınarı Harekâtı boyunca Adana Mutabakatını hatırlatması esasen ülkemizin hassasiyetlerini görmezden gelmediğinin bir işaretidir. İlk olarak 20.10.1998 tarihinde, daha sonra 21.12.2010 tarihinde genişletiliş olan mutabakata göre Suriye PKK’yı terörist bir yapılanma olarak kabul ediyor. Suriye Devleti daha geçtiğimiz ay içinde BM’ye bir mektup yazarak PYD’nin ayrılıkçı bir terör örgütü olduğunu söyledi. Bugün Suriye Devleti ülkesine tamamen hâkim olmuş olsaydı imzalanan mutabakata göre sınırlarımız boyunca gelecek tehditlere karşı gerekli tedbirleri alırdı. Abdullah Öcalan bu mutabakat çerçevesi içinde Suriye topraklarından nasıl çıkarılmış ise PYD’nin ülkemize yönelik saldırıları da aynı mantık ile önlenebilirdi. Ancak bunun için meşru Suriye Ordusunun PYD’nin egemenliğinde bulunan yerleri tekrar eskiden olduğu gibi kontrol altına alması ile mümkün olabilir. Eğer bu bölgeler Suriye’nin kontrolüne tamamen geçmesinden sonra PYD tarafından benzer türde tehditler devam edecek olursa, ülkemizin meşru müdafaa hakkı zaten saklıdır. Hal ve durum böyleyken Suriye’de Adana Mutabakatı çerçevesi içinde hareket etmemiz gerekmekteydi. Yoksa kendi yapmış olduğu anlaşmaya uymayan bir ülke konumunda olmak bize hiçbir şey kazandırmaz. Daha aksine ülkemizin itibarını kaybetmesine neden olur. Rusya bugün ülkemizin hassasiyetlerini önemsememiş olsaydı Adana Mutabakatını Cumhurbaşkanı Erdoğan’a bizzat kendisi hatırlatmazdı.

ADANA MUTABAKATI – 20.10.1998

1. Suriye; mütekabiliyet ilkesine dayanarak, kendi sınırları içerisinde meydana gelip Türkiye’nin güvenliği ve düzenini tehlikeye sokmayı hedef alan herhangi bir faaliyete izin vermeyecektir. Suriye; kendi sınırları içerisinde PKK’ya silah, lojistik, finansal destek sağlanmasına ve PKK’nın propaganda yapmasına izin vermeyecektir.
2. Suriye, PKK’nın bir terörist organizasyonu olduğunu kabul etmektedir. Suriye; kendi sınırında mevcut olan öteki terörist organizasyonların yanı sıra, PKK’nın ve ona bağlı tüm organizasyonların faaliyetlerini yasaklamıştır.
3. Suriye, PKK’nın eğitim, barınma veya reklam kampanyaları düzenlemek için kamplar veya başka tesisler kurmasına izin vermeyecektir.
4. Suriye, PKK üyelerinin üçüncü bir ülkeye transit geçiş yapmak için kendi ülkesinden geçmesine izin vermeyecektir.
5. Suriye, PKK terörist organizasyonu liderinin Suriye’ye girmesini engellemek için gereken tüm önlemleri alacak ve sınır noktalarına bu hususta yetkililer görevlendirecektir.

Rusya Savunma Bakanlığı’nın Soçi Mutabakatı sonrası Trump’ın da görüşmek istediği Mazlum Kobani kod adlı terörist ile video konferans yöntemiyle görüşmesi ise Rusya konusunda akıllara birçok sorunun gelmesine neden oldu. Rusya’nın öteden beri Kürtlerle olan diyaloğu zaten biliniyor. Esasen zaten hiç kimse hiçbir devletin Kürtlere düşman olmasını istemez. Böyle bir olgu da kabul edilmez. Burada kıstas terör örgütü kurmak maksadı ile ülkenin güvenlik güçlerini ve masum vatandaşlarına karşı güç kullanmaktır. Bu sebeple Rusya’nın yapmış olduğu bu son hamleye şaşırmamak gerekir. Peki, Rusya PYD’nin elebaşı ile diyalog kurarken biz ne yaptık? Suriye’nin parçalanma sürecinde bir yandan ordudan kaçan teröristler ile ve sağdan soldan devşirilen paralı teröristler ile ortak harekât yapmadık mı? Barış Pınarı Harekâtı boyunca birlikte hareket ettiğimiz bu yapıya ‘’Suriye Milli Ordusu’’ diye de hitap etmedik mi? Bir ülkede tek bir milli ordu vardır. Suriye’deki Milli Ordu Suriye Devleti’nin meşru ordusudur. Suriye Devleti varlığını devam ettirirken ikinci bir milli Suriye Ordusu olamaz. Biz bunu da yaptık. PYD ile Adana Mutabakatı çerçevesi içinde mücadele etmemiz gerekirken bu ülke içinde ordudan kaçan ve para kazanmak maksadı ile bu ülkeye gelen cihatçılardan oluşan bir yapı ile mücadele etmeye çalıştık. Suriye Devleti Fırat Kalkanı Harekâtı, Zeytin Dalı Harekâtı ve Barış Pınarı Harekâtı için Rusya’nın güvencesi altında ülkemize izin verirken biz ise bu harekâtlar için bize izin veren meşru Suriye Ordusuna karşı alternatif bir ordu ile mücadele ettik. Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı ve Barış Pınarı Harekâtları terörle mücadele kapsamında meşrudur. Ancak biz Türkiye Cumhuriyeti olarak bu mücadeleyi Adana Mutabakatı çerçevesi içinde yapmalıydık. Hiç değilse bu harekâtları meşru Suriye Ordusu ile birlikte gerçekleştirmeliydik. Şimdi Rusya Savunma Bakanlığı’nın PYD teröristi ile video konferans yoluyla görüşmesini eleştirenler meşru Suriye Ordusu yerine bu devlete karşı ayaklanmış bir yapı ile neden birlikte hareket ettiğimizi sorgulayabiliyorlar mı? Bizim de bir aynaya bakmaya gereksinimiz yok mu? Öncelikle bilmemiz gereken bir durum var. O da Rusya bizim meşru Suriye Ordusuna karşı oluşturduğumuz yapıya karşılık Kürt kartını oynadığıdır. Bu durumu anlayabilecek kapasitede de mi değiliz?

Fırat Kalkanı Harekâtı, Zeytin Dalı Harekâtı ve son olarak düzenlemiş olduğumuz Barış Pınarı Harekâtını PYD’yi salt sınırlarımızdan uzaklaştırma adına gerçekleştirmiş isek evet biz zafer kazandık. ABD’ye geri adım attırdık. PYD’nin özerk bölge kurmasını geçici olarak da olsa önledik. Yine PYD’nin sınır komşumuz olmasını geçici de olsa önledik. Meseleye bu açıdan baktığımız zaman PYD’ye geri adım attırdık. Bu harekâtları Adana Mutabakatı çerçevesi içinde yapmış olsaydık bugün hiç kuşkusuz daha fazla kazançlı çıkardık. Aynı zamanda ne ABD’nin, ne Rusya’nın, ne Arap Devletlerinin, ne de diğer Avrupalı Devletlerin tepkilerini alırdık. Bugün maalesef yapmış olduğumuz bu harekâtlara destek veren ülke kalmadı. Astana Sürecinde birlikte harekât ettiğimiz İran ve Rusya bile hassasiyetlerimizi anlamalarına rağmen Barış Pınarı Harekâtını durdurmamızı istediler. Oysa PYD’ye karşı Adana Mutabakatı çerçevesi içinde mücadele etmiş olsaydık ne bölge ülkeleri, ne de Birleşmiş Milletler Örgütü karşımızda olurdu. Mutabakatlar ve antlaşmalar zaten terör örgütleri ile meşru ortamda mücadele yapmak için vardır.

Fırat Kalkanı Harekâtı, Zeytin Dalı Harekâtı ve Barış Pınarı Harekâtını yapmamızdan sonra PYD halen daha silah bırakmamış ise hatta daha fazla kayıp vermemek için sınırlarımızdan geri çekilmiş ise ve Suriye toprakları içinde varlığını devam ettiriyor ise biz kesin olarak zafer kazanmadık. Hatta bu konuda ABD ile birlikte Avrupa Ülkeleri, bölge ülkeleri ve Rusya PYD ile görüşmeye devam ediyorlar ise biz ne diploması anlamında, ne de saha anlamında tam olarak zafer kazandık. Biz maalesef PYD’yi sınırlarımızdan geçici olarak uzaklaştırmak dışında başka bir zafer kazanmadık. 28.10.2019

Paylaş

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Menu Title