AKP Neden Çalkalanıyor?
Siyasi İktidarın içinde uzun zamandan bu yana yaşanmaya başlayan iç çekişmeler halen devam ediyor. Başbakan Yardımcısı Hüseyin Çelik’in İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin’i Uludere faciası ile ilgili açıklamalarından dolayı azarlamasından sonra Başbakan’ın da Hüseyin Çelik’i azarlamasıyla sanki ortam sakinleşmiş gibi görünüyor. Acaba gerçekten de öyle mi? Hiç de öyle olmadığını ileriki günlerde daha net olarak göreceğiz.Şimdilik Başbakan’ın olaya müdahale etmesi ile geçici olarak herkes kabuğuna çekilmiş görünüyor. Ancak Başbakanının açıklamalarından sonra da Cumhurbaşkanı Hüseyin Çelik’e sahip çıkarcasına facianın ‘’özrün ötesinde ‘’ olduğunu söyleyerek Başbakan’ın olaya basit bakış açısını eleştirmiş oldu. Aynı partinin kurucularının her konuda aynı fikirleri paylaşması elbette düşünülemez. Ancak bugüne kadar Meclisten köşk’e gönderilen yasaların geri dönmediğini hatırlarsak nasıl bir halef selef ilişkisi olduğunu anlayabiliriz. Başbakan’ın Gül’e oranla her zaman bir adım ileride olma isteği bu ikiliyi birbirine düşürdü. Bu dargınlığın tek sorumlusu da Başbakan Recep Tayip Erdoğan’dır. Gül, kurucusu oldukları AKP’yi belki de Başbakan ile birlikte yönetecekleri düşünmüştü. Gelişmeler Gül’ü yanıltmışa benziyor. Bu yüzden bırakın partinin içinin kaynamasını, kurucularının bile şu an için Başkanlık özentisi yüzünden aralarının oldukça açık olduğu her hallerinden belli oluyor.
Parti içi kavganın diğer iki kahramanı ise AKP Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik ile İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin oldu. Her şeyden evvel İçişleri Bakanlığı’na Beşir Atalay’ın yerine Karadenizli bir Milletvekilinin atanması bu dönem Başbakan’ın Doğu politikasını baştan ele vermişti Oslo görüşmelerinden bir sonuç elde edemeyen Başbakan, bugün doğu politikasında sertleşmeye giden bir politik tarzı tercih etti. Bu tercihinde İdris Naim Şahin’i İçişleri Bakanlığına getirmesinden belliydi. Şu an için her ne kadar parti içinde İdris Naim Şahin’in istifası beklense de bu istem Başbakan tarafından engellenecektir. Hele hele parti içinden veya dışından İçişleri Bakanının görevden alınma istemlerine Başbakan’ın olumlu bakmasını beklemek herhalde hayalcilik olur. Bundan sonra da aynı İçişleri Bakanı söylemlerinde aynı tutarsızlıkları devam ettirse dahi Başbakan İdris Naim Şahin’i görevden almayacaktır. Başbakan’ın kendi deyimiyle Mit Müsteşarları için söylemiş olduğu ‘’Biz kolay kolay adam harcamayız’’ sözü İdris Naim Şahin içinde geçerlidir. Bu tarz politika Başbakan’a yarar mı getirir yoksa zarar mı diye sorgulayacak olursak ben zarar getirir diye düşünürüm. Çünkü bir taraftan yerel seçimlerde Van’ı, Diyarbakır’ ve Mardin’i isteyeceksiniz fakat öbür taraftan da yöre halkı ile dalga geçen İçişleri Bakanınıza sahip çıkacaksınız. Bu politikanın elle tutulur gözle görülür bir yanı var mıdır? Öte taraftan da bir bakarsınız yerel seçimler yaklaştığı zaman her şey güllük gülistanlık oluvermiş olduğunu görebiliriz. Terör örgütü ile yine geçici olarak seçimlerin zarar görmemesi adına barış imzalanabilir. Oluşacak böyle bir tablonun gelişimini yöre halkının sağduyusuna havale ediyorum. Siyasi İktidarın, salt seçimler aşamasındaki propaganda çalışmalarını değil bugün ortaya koyduğu siyasetin değerlendirilmesi gerekmektedir.
İktidar partisinde oluşan çatlak sadece bu olaylar ile de sınırlı değil tabi. Öteden beri zaten cemaat ile Başbakan arasında gizli bir iç çekişme yaşanıyor. Bu durum her ne kadar dışarıya pek sezdirilmek istenmese de gerek Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç’ın açıklamaları gerekse cemaat’a yakın yazarların eleştirilerinden belli oluyor. Cemaat’e yakın basın yayın kuruluşları yer yer Başbakan’ı altan altan vurarak Başbakan’a mesaj vermektedirler. Okyanus ötesine bağlı basın yayın kuruluşlarının da son günlerde görülmedik bir şekilde Uludere katliamı üzerinden Başbakan’ı vurmaktadırlar. Çaresiz Başbakan bu baskılardan kurtulmak için son günlerde gündemi değiştirme taktikleri uygulamaktadır. Arena stadında düzenlenen AKP İstanbul Kongresinde Başbakanın kürtaj konusuna girmesini bu yönde örnek teşkil etmektedir. Hatta Anayasa Komisyonu çalışmalarına devam ederken Başbakan’ın durduk yerde Muhalefet Partilerinin samimi olmadıklarını söylemesi ve kendilerinin ‘’komisyonu her ne koşulda olursa olsun terk etmeyeceklerini’’ söylemesi Başbakan’ın sık sık başvurduğu gündem değiştirme taktiklerinden birisidir. Artık bir hafta boyu kamuoyu ‘’kürtaj’’konusunu tartışacaktır. Sağlık Bakanı da bu ara boş durmuyor hani. Başbakan’ın söylemlerinden hemen sonrası kürtaj ile ilgili rapor hazırlamaya girişiyor. Sağlık Bakanına işi gücü bırakıp kadınların bedeni üzerinden yapacağı siyaset için kolaylıklar diliyorum.
Son günlerde Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün adının yakında süresi dolacak NATO Genel Sekreteri Rasmussen’in yerine düşünülmeye başladığına tanık oluyoruz. Sanıyorum Başbakan, Başkanlık projesinin içinde Abdullah Gül’ü de unutmamış. Başbakan, Abdullah Gül’ün gönlünü almak için Ortadoğu Projesinin Büyük Eşbaşkanı ile birlikte süresi 2014 yılında dolacak olan Cumhurbaşkanına böyle bir makam düşünmüş olacaklarını sanıyorum. Yoksa durduk yerde böyle bir laf çıkmazdı. Hani atalarımız ‘’ateş olmayan yerden duman çıkmaz’’ demişler ya işte o hesap. Cumhurbaşkanlığı süresinin bitiminde Milletvekili olmadığı için Başbakan olamayacak olan Gül için böyle bir çözüm yolu öngörülüyor. Zaten Abdullah Gül yetkileri budanmış bir Başbakanlık da istemeyeceğine göre Cumhurbaşkanlığı görev süresinin sonunda NATO Genel Sekreterliği daha uygun bir görev olacaktır. Abdullah Gül’e ayarlanmakta olan NATO Genel sekreterliğine Almanya dışında pek fazla tepki veren de yok hani. Gelişmeler Almanya haricindeki Ülkelerin Abdullah Gül isminin üzerinde müzakere edebilecekleri anlaşılıyor. Bu gelişmelerin Gül açısından ne ifade edip etmediğini ileriki günlerde öğreniriz.
Başbakan’a Başkanlık yolunu açacak olan bu çözümün oluşabilirliği ise kasım ayında ABD ‘de yapılacak Başkanlık seçimlerine bağlı. ABD’nin seçimler öncesi ve sonrası Ülkemizin tansiyonunu elinde tutabilmesi için elbette Gül ve Erdoğan ikilisini bir şekilde memnun etmesi gerekiyor. Gül’ün Başkanlık söylemlerinin ortaya atıldığı dönemlerde sergilediği tutumu dikkate aldığımız zaman gelişmelerden pek de memnun olduğunu söyleyemeyiz. Ancak NATO Genel Sekreterliği faklı bir durum. Bu senaryoların oluşabilirliği ise yeni düzenlenmekte olan Anayasa çalışmalarına ve ABD seçimlerine bağlıdır. 04.06.2012
SAİT BALCI