ABD’NİN MUSUL YALANI
ABD’nin Cumhurbaşkanı Erdoğan’a IŞİD ile mücadele kapsamında yapmış olduğu teklifi daha önce yazmıştım. Obama’nın bu teklifi Rusya ile yeni başlayan diyalog sürecini baltalamak için yaptığına değinmiştim. Ayrıca Fırat Kalkanı Operasyonunun ABD’nin Suriye’deki PYD kantonlarını birleştirme çabalarını zorlaştırdığına değinmiştim. Bu yüzden ABD’nin ülkemize sahte havuç uzattığını söylemiştim. O günden bugüne kadar yeni gelişmeler yaşandı. Şimdi bende bu konulara değineceğim.
Her şeyden evvel ABD’nin Erdoğan’a sunduğu teklifi yeniden hatırlayalım. ABD’nin Fırat Kalkanı Operasyonundan rahatsız olduğunu söylemiştim. ABD bu yüzden Erdoğan’a Fırat Kalkanı Operasyonu ile ele geçirdiği yerlerde güvenli bölge oluşturmasına bir şart ile razı olmuştu. ABD’nin bu şartı ise ülkemizin PYD’ye dokunmama sözü idi. Gerekirse PYD ile IŞİD’e karşı birlikte savaşma teklifi idi. Bu kapsamda ABD, PYD’nin kantonlarını birleştirmeme sözü veriyordu. ABD daha önce PYD’nin Fırat’ın batısına geçmeme konusunda defalarca söz vermesine rağmen bu sözünü tutmamıştı. ABD bu sefer de PYD’nin kantonlarını birleştirmemesi konusunda yeni söz veriyordu. ABD aynı zamanda Erdoğan’ın yapmış olduğu teklifi kabul etmesi için Musul’un da ülkemize bırakılabileceği sözünü veriyordu. Anlayacağınız daha önce ülkemize verdiği sözleri tutmayan ABD yine yeni sözler vererek Suriye’de hayata geçirmek istediği projelerin kesintiye uğramaması için elinden geleni yapmaya başladı. ABD’nin düştüğü bu durumu anlamak mümkündür. Burada önemli olan ABD’nin önüne attığı yeme Erdoğan’ın her zaman olduğu gibi yine balıklama atlayıp atlamayacağıdır. Musul sözüne kanıp kanmayacağıdır. Hatırlarsanız yıllar öncesinde Saddam Hüseyin’i de Kuveyt’e girmesi konusunda kışkırtmışlardı. Sonrasında Saddam Hüseyin’in başına gelenleri biliyorsunuz.
ABD’nin Erdoğan’a sunduğu teklifler bunlarla da sınırlı değil tabi. Yıllardır çözülemeyen bir de Kıbrıs meselesi var. Rumlar bir adım attıkça biz de iki adım atarak bu meseleyi çözecektik. Görüşmelerin sürdüğü dönemde biz iki adım attık ama Rumlar hiç bir zaman bir adım bile atmayarak barış sürecinde ne kadar samimi olduklarını göstermişlerdi. Rumların o süreçteki uzlaşmaz tutumlarını Avrupa Birliği ülkeleri de AB’ye alarak adeta ödüllendirmişlerdi. Biz de deyim yerindeyse ağzımızı açıp bakakalmıştık. Şimdi Kıbrıs meselesi yeniden masaya yatırılmış durumda. ABD Rumların isteği ile Türk Askerlerinin Kıbrıs’tan çıkarılmasını Erdoğan’a kabul ettirmiş görünüyor. ABD çok iyi biliyor ki, Kıbrıs’tan Türk Askerleri çekildiği zaman üstünlük tamamıyla Rumların eline geçecek. Dolayısıyla barış görüşmeleri sürecinde Rumların eli daha da güçlenecek. Böylelikle Kıbrıs’ta güme gidecek. Öteden beri Erdoğan zaten bu öneriye soğuk bakmıyordu. Yani Kıbrıs’ı Rumlara vermek için adeta can atıyordu. ABD şimdi Erdoğan’ı bu zayıf yerinden vurmuşa benziyor.
Artık meselenin can alıcı noktasına geldim. Erdoğan 27. Muhtarlar Toplantısında
“1920’de Sevr’i gösterdiler, 1923’de bizi Lozan’a ikna ettiler. Ege’de bağırsan duyulacak adaları biz Lozan’da Yunan’a verdik. Zafer mi bu? Lozan’da masaya oturanlar o anlaşmanın hakkını veremediler. Onlar bu hakkı veremedikleri için şimdi biz sıkıntı yaşıyoruz.” demişti. Cumhurbaşkanı Erdoğan Lozan Barış Antlaşmasının 93.yıldönümünde Lozan’ı sahiplenirken, 27. Muhtarlar Toplantısında yerden yere vurmasının nedenlerinden bir tanesi de IŞİD ile mücadele kapsamında ABD’nin Musul’u ülkemize bırakılabileceğini teklif etmesinden kaynaklanıyor. Erdoğan imzalanan Lozan Barış Antlaşması ile Ege Adalarının tamamının ülkemize dâhil edilememesini bahane ederek bu antlaşmanın toplum üzerinde başarısız olduğu imajını vermek istedi. Öte yandan Erdoğan ABD ile yapılması öngörülen anlaşma neticesinde Musul’u alabilirse, bu süreçten kahraman olarak çıkacaktı. Lozan Barış Antlaşması ile alınamayan Musul’u şimdi Erdoğan diplomatik girişim ile almış olacaktı. Erdoğan 27 Muhtarlar Toplantısında Lozan Barış Antlaşmasını eleştirmesinin nedenlerinden birisi de maalesef budur.
Eski Irak Devlet Başkanı Saddam Hüseyin’in Kuveyt’i işgal etmesinden sonra başına gelenleri biliyorsunuz. Saddam Hüseyin o dönem Kuveyt’i de ülkesine dâhil etmek istemişti. Sonuçta Saddam Hüseyin Kuveyt’i alamadığı gibi ülkesinin bütünlüğünü de koruyamadı. Kendisi de kim vurduya gitti. Şimdi biz de pirince giderken evdeki bulgurdan olmayalım? 07.10.2016