ABD SONRASI SURİYE’NİN DURUMU
ABD’nin Suriye’den ayrılmasıyla beraber bölge Birleşmiş Milletlerin kontrolüne geçmiş bulunmakta. Bu anlamda ilk olarak NATO, Suriye’ye müdahalenin kapılarını geçici olarak kapattı. NATO’nun şimdiki görev yeri ise Afganistan oldu. ABD’nin Chicago kentinde düzenlenen NATO zirvesinde Askerlerin 2014 yılına kadar Afganistan’da konuşlandırılması kararlaştırıldı. Peki, bu ne demek oluyor? Bu, Ortadoğu politikasının Suriye bölümünün tatile girdiği anlamına geliyor. Bu, yeni stratejinin Afganistan olduğu anlamına geliyor. Bu, Başbakan’ın Suriye politikasının çöktüğü anlamına geliyor. Bu, Başbakan’ın ABD tarafından yalnız bırakıldığı anlamına geliyor. Yani bölgemizde çevremize ektiğimiz düşman tohumları ile baş başa kaldığımız anlamına geliyor. Yıllardır bölgemizde koruduğumuz barışçıl politikalarımızın, Başbakanımızın hırsı yüzünden allak bullak olduğu anlamına geliyor. Hadi bakalım şimdi buyurun cenaze sofrasına. Hadi bakalım şimdi ayıklayın pirincin taşını.
Geldiğimiz noktada NATO’nun, Afganistan’ da 2014 yılını kadar Irak’da olduğu gibi geri çekilmeyi planlamakta olduğu anlaşılıyor. ABD Vietnam’dan sonra Irak’dan da yakın bir zamanda çıkamaması ABD’ye bu adımları attırmak zorunda bırakıyor. Afganistan öyle kolay kolay yenilir yutulur cinsten bir Ülke değil hani. ABD Afganistan’ı, Sovyetlerin kontrolünden Taliban ile beraber almıştı. İşte bu Taliban kontrolden çıkarak şimdi Afganistan’da ABD’ye karşı mücadele veriyor. ABD Taliban’ın gücünü çok iyi bilmektedir. Kısa vade de Afganistan sorununu da çözemeyeceğini anlayan ABD, NATO zirvesinde Afganistan’dan da 2014 yılına kadar çıkacağını hesaplıyor. Yani Afganistan çölünde daha fazla batmamak için bölgeden çıkış yolu arıyor. Cumhuriyetçilere oranla ayağını daha sağlam basmaya özen gösteren bir politika gütmeye çalışan Obama’nın bu politikasında ne kadar başarılı olup olmadığına kasım ayında ABD halkı karar verecek. Bana göre Obama’ın birinci yılı pek başarılı geçti sayılmaz. İkinci dönem olur mu olmaz mı pek bilemiyorum. Görünürde şu an için demokratların tekrar seçimleri alır havası hâkim olsa da Cumhuriyetçiler seçimlerin yaklaşmasına doğru ciddi bir şekilde asılacakları aşikâr. Ayrıca gelişen olaylar ikinci Clinton olayının yaşanabileceği izlenimini de veriyor.
Buradan yeniden Suriye’ye gelmek istiyorum. Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri ve Barışı Koruma Operasyonlarından sorumlu Yardımcısı Herve Ladsous, Suriye yönetiminin çalışmalarını övmüş ve bizim Özgür Suriye Ordusu diye nitelendirdiğimiz muhaliflere Ladsous, terör grupları ve terör destekçileri diye nitelendiriyor. Daha düne kadar siyasi iktidar olarak sahiplendiğimiz bu terör gruplarını bağrımıza basmıştık. Hatta bu terör gruplarının kışkırttığı muhalif insanlar maalesef şu anda ülkemizde bulunmaktadır. Ülkemizde bulunan bu kandırılmış insanların şu an değişen politikalardan haberleri var mıdır bilemiyorum. Ortada bir gerçek varsa o da ABD’nin kışkırtması ile Beşşar Esat’a karşı silahlı saldırı bayrağını açan muhaliflerin Beşşar Esat’ı zor duruma düşürmelerinin hesabını Suriye’ye döndükleri zaman verecekleridir. Aldatılmış olan bu muhalif gruplara bir ana evvel yanlıştan dönerek Ülkelerinin emperyalist güçlere karşı devlet Başkanı Beşşar Esat ile birlikte savunmalarını salık veririm.
Bizimkiler ise geldikleri durumun inşallah farkına varmışlardır. Dış politika konusunda tecrübesizliklerinin farkına vardıklarını ümit ediyorum. Şimdiye kadar hangi konuya el attılarsa hepsinde de hüsrana uğradılar. Kıbrıs politikasında ‘’çözümsüzlük çözüm değildir’’dediler, kendileri de Kıbrıs davasının kahramanı Rauf Denktaş’ın durumuna geldiler. Irak politikasında şu an kırmızı bülten ile aranan Haşimi’yi saklayarak terörü besleyen Ülkeler sınıfına girdik. Suriye politikası malum ortada göründüğü gibi duruyor. İran ile ilişkilerimiz de uzun zamandır limoni bir şekilde devam ediyor. Rusya ile pekiyi bir komşuculuk sergilediğimiz söylenemez. Yunanistan ile eskiden beri durumumuz malum. Bu aralar Yunanistan ekonomik kriz yüzünden kendine gelemediği için iyi mi desek kötü mü desek bilemiyorum ama şimdiye değin sorun çıkarıcı pek tepkisini almadık. İyi yönde bir komşuluk ilişkisi yaşadığımız da söylenemez. Kala kala bir Bulgaristan var. Hani bir durum yaratıp onunla da bir yolunu bulup kavgalı hale geliriz ama bugüne kadar oraya pek vakit ayıramadık. Bundan sonra tatile giren Suriye politikasından kalan zamanı oralara ayırabiliriz belki. 28.05.2012 SAİT BALCI