ABD İRAN’I İDARE EDİYOR
ABD ile İran 2015 yılında nükleer anlaşma imzalamışlardı. Bu anlaşmaya göre İran, yüzde 5’in üzerindeki tüm uranyum zenginleştirme faaliyetlerini durduracak, ABD’de İran’ın dondurulan mal varlığını serbest bırakacaktı. ABD ile İran arasında varılan bu anlaşmaya ilk olarak İsrail tepki göstermişti. Ancak ABD İsrail’in tepki göstermesine rağmen bu anlaşmayı imzalamıştı. Anlaşmanın imzalanması ile birlikte İran’da sevinç gösterileri bile olmuştu.
Evet, bugünkü konum ABD ile İran arasında yapılmış olan anlaşmadır. Buradan devam edeyim. Bu anlaşmanın imzalanmasından sonra uluslararası toplumdan kazananının İran olduğuna yönelik yorumlar gelmişti. Hatta ülkemiz içinde de ABD’nin İran ile anlaşmaya varmak zorunda kaldığına yönelik yorumlar yapılmıştı. Öncelikle ben bu anlaşma ile İran’ın kazanan olmadığını hatta kaybeden olduğunu yazmıştım. Şimdi geldiğimiz nokta da bu öngörümün gerçekleşmiş olduğunu görüyorum. Çünkü ABD İran’ın uranyum zenginleşme faaliyetlerini durdurmasına rağmen mal varlığını geri iade etmedi. Bunun üzerine İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani ‘’İran milleti ve Merkez Bankasına ait olan bu paranın Amerika’nın boğazından rahatça geçmesine izin vermeyeceğiz’’ dedi. Ruhani aynı zamanda ABD’yi dava edeceklerini söyledi. Buyurun buradan yakın bakalım. Kazanan İran mı olmuş yoksa ABD’mi olmuş? Kim kimi idare etmiş?
Her şeyden önce bir tespit yapayım. ABD kesinlikle durduk yerde hiçbir ülkenin çıkarı için kendi menfaatinden vazgeçmez. Bunu bir kenara yazın! Kim ABD’nin uluslararası toplumun çıkarları adına mücadele ediyor derse, külliyen yalan söylüyor demektir. ABD Ortadoğu’ya barış getiriyor diyenler de yalan söylüyorlar. Bugün ABD’den medet umanlar da yarından sonra hüsrana uğrayacaklar. Bugünden geleceği okuyamayanlar da maalesef her zaman olduğu gibi yine yanılıyorlar. Tarih yanılgıları asla affetmez. Gerçekler er ya da geç bir gün ortaya çıkar. O saatten sonra ‘’biz yanılmışız’’ demenin de hiçbir şeye faydası olmaz. Bu durumda ülke kaybettiği ile kalır. ABD’nin peşinden koşan zavallılar da bir gün siyaset sahnesinden silinir giderler.
Tekrar ABD ile İran arasında yapılmış olan anlaşmaya döneyim. 07.04.2015 tarihli ‘’ABD – İRAN ANLAŞMASININ PERDE ARKASI’’ adlı yazımda, ABD’nin kısa vadede İran’ın uranyum zenginleşme faaliyetlerini durdurması karşılığında yaptırımları kaldırmaya başlayabileceğini yazmıştım. Çünkü bu anlaşmanın uzun vadede kazananın ABD olacağını biliyordum. Bu tespitimi de ABD’nin bugüne kadar İran’a uyguladığı ambargodan dolayı İran’ı ele geçiremediğini, bu anlaşma vasıtasıyla İran’ı kuşatacağına dayandırmıştım. Suriye’yi, Irak’ı nasıl talan ettiyse bu anlaşma sayesinde de İran’ı talan edeceğini yazmıştım. Öngörülerimde yanılmadım. ABD şu an geldiğimiz nokta da İran’ın uranyum zenginleşme faaliyetini durdurmakla kalmadı, bir de üstüne üstlük İran’a uyguladığı ambargoyu kaldırdığını açıklamasına rağmen parasını geri ödemedi. İşte Ruhani şimdi bu yüzden çırpınıyor. Konuyu uluslararası mahkemeye taşıyacaklarını söylüyor. Peki, uluslararası mahkemelerde kimin sözü geçiyor kardeşim? ABD’nin mi, İran’ın mı? Elbette ABD’nin. Dolayısıyla İran bu saatten sonra uluslararası mahkemelere gitse ne olacak? Ola ki İran konuyu uluslararası mahkemelere taşıdı diyelim. Bu durumda ABD çeşitli terör saldırılarında hayatını kaybedenlerin ailelerine ödenmesi için geçen ay İran’ın ABD’deki yaklaşık 2 milyar dolar değerindeki malvarlığına el koyduğunu söyleyecek. İran’ın bu saatten sonra ABD ile yapmış olduğu anlaşmayı bozamayacağına göre kaybeden yine İran olmayacak mı? Ha diyelim ki İran parası ödenmediği için yapılan anlaşmayı bozduğunu farz edelim. Bu durumda uluslararası toplum İran’ı haklı görebilir mi?
Hep diyorum. ABD ile anlaşma yapılmaz. ABD ile ancak mücadele edilir. ABD’ye karşı mazlum ülkeler bir araya gelmediği müddetçe hep ABD kazanır. ABD İran’dan sonra Küba’ya da neden el attı sanıyorsunuz? Küba’nın ahde vefası için mi? ABD uzun zamandır İran ile Küba’yı ele geçirememişti. Bugüne kadar uyguladığı politika da işe yaramamıştı. Bu yüzden Obama farklı bir taktik izledi. Her iki devlet ile diyalog geliştirdi. İran ile anlaşma yapıp bu ilkeyi uranyum zenginleşmesini durdurdu. Dolayısıyla İran’ı iki arada bir derede bıraktı. Yani İran’ı kıpırdayamayacak hale getirdi. Ruhani şimdi bu yüzden çırpınıyor. Keza yarından sonra benzer olaylar Küba’nın da başına gelecek. Sonuç itibariyle İran halkı ile Küba halkı yalancı barışa inanacaklar. Sonrasında sokaklara dökülecekler. En nihayetinde Suriye ve Irak’ın başına neler gelmişse, İran ile Küba’nın başına da aynısı gelecek. 14.05.2016