TÜRKİYE ABD TARAFINDAN KUŞATMA ALTINDA
NATO, 04.04.1940 yılında kurulmuş askeri bir ittifaktır. Bu ittifak hiç kuşku yok ki 25.01.1918 yılında kurulan Sovyet Sosyalist Cumhuriyetleri Birliği’ne (SSCB ) karşı kuruldu. SSCB tarafından 14.05.1955 tarihinde de NATO’ya karşı Varşova Paktı kuruldu. Soğuk savaş döneminin bitmesiyle birlikte Varşova Paktı 01.07.1991 tarihinde kapandı. Bu gelişmenin ardından Sovyetler Birliği de 26.12.1991 tarihinde dağıldı. Ancak NATO soğuk savaş bitmemiş, Sovyetler Birliği dağılmamış gibi varlığını devam ettirdi.
Bugün Varşova Paktı yok ama kendisini fesh etmeyen NATO var. Dolayısıyla kendini feshetmeyen NATO’nun yeni düşmanları Rusya, Çin, Kuzey Kore ve İran’dır. Bu düşmana bir NATO ülkesi, olarak Türkiye’yi de ekleyebiliriz. Yoksa ABD’nin Ege Adalarına üsler kurmasını, Kıbrıs Rum devletine uygulanmakta olan silah ambargosunu kaldırmasını, Türkiye’ye istediği uzun menzilli füze savunma sistemi vermemesini, F 35 programından çıkarmasını, Türkiye’ye karşı olağanüstü yaptırımlar uygulanmasını açıklayamayız. Evet, NATO’nun patronu ABD’dir ve ABD bugünkü şartlarda Türkiye’ye bir NATO düşmanı ülke gibi muamele yapıyor.
ABD’nin Türkiye düşmanlığı NATO düşmanlığı ile paraleldir. Çünkü ABD ne ise NATO’da odur. Dolayısıyla ABD’nin çıkarına olmayan hiçbir gelişme NATO’nun da çıkarına değildir. Türkiye ABD’nin Büyük Ortadoğu Projesi adına hizmet etmeyi sürdürmüş olsaydı bugün Türkiye’den iyi devlet yoktu. Ancak bugünün siyasi iktidarının çıkarları ABD’nin çıkarları ile uyuşmadı.
Türkiye Büyük Ortadoğu Projesi devam ederken kendi lehine birtakım adımlar attı. Bu adımlar Suriye’ye düzenlenen askeri harekatlar ile şekillendi. Oysaki ABD’nin hesabında Türkiye’nin Suriye yaptığı operasyonlar yoktu. ABD’ye göre Türkiye Suriye’den gelen göçmenlerin durak yeri ve Suriye Devletine karşı mücadele eden terör örgütlerinin yuvası olacaktı. Proje kapsamında Türkiye her şart ve koşulda ABD’nin isteklerini yerine getirecekti. Böylelikle proje bu şekilde kusursuzca devam edecekti ancak gerek Türkiye’nin Suriye operasyonu, gerekse Rusya’nın Suriye’ye yardım eli uzatması ABD’nin tüm hesaplarını alt üst etti. Bu sebeplerle ABD nasıl Rusya’yı hedef tahtasına oturtuyorsa Türkiye’yi de öyle hedef tahtasına oturtuyor.
Geldiğimiz durum itibarıyla Büyük Ortadoğu Projesi’nin yeniden harekete geçmesi açısından Türkiye’nin elinin bükülmesi gerekiyor. ABD işte bugün bu hamleleri atıyor. Yunanistan’a silah desteği sağlıyor. Ege adalarını ABD üssü haline getiriyor. Kıbrıs Rum Devleti’ne silah ambargosunu kaldırıyor. Türkiye’ye yaptırımlar uyguluyor. Parası ödendiği halde F35’leri vermiyor. Bu sebeplerle Türkiye’nin eli kolunu bağlıyor.
Bugün iktidarda olan AKP’nin genel stratejisi ise davul sesi nereden gelirse o tarafa doğru yönlenmektir. Bu politika kısa bir zaman diliminde uygulanılabilir ancak uzun vadede geçerliliğini kaybeder. Çünkü ittifak yapan ülkeler güvenilir ortak ararlar. Bu strateji her iki süper devlet için de geçerlidir. ABD’de Rusya’da güvenilir ortak ister. Güven vermeyen ortağa hiç kimse bel bağlamaz. Günümüzde ABD’nin boşluğunu şimdi Rusya dolduruyor. AKP’de bu durumdan yararlanıyor. İstediği silahları Rusya’dan temin ediyor. Ancak bu durumunda bir sonu vardır. AKP iktidarı yarından sonra yeniden ABD ile uzlaşmaya girerse Rusya ile tekrar diyalog kurması güçleşebilir. Dolayısıyla her iki tarafla iş birliği yapmanın da bir sakıncası vardır. Bugün AKP bu politikalarının sonuna doğru hızla yol alıyor. Rusya Ukrayna sorununu çözdüğü ve Suriye’nin toprak bütünlüğünü sağladıktan sonra Türkiye’yi eskiden olduğu gibi koruyup kollamaz. Türkiye’yi ABD’nin kucağına tam olarak atmaz ancak eskisi gibi de davranmaz.
ABD bugün Türkiye’yi her taraftan kuşatmak suretiyle AKP iktidarını düşürmeye çalışıyor. Çünkü AKP’yi zamanında iktidara kendi politikalarına destek vermesi için getirmişti. İktidar öncesi ABD ziyareti, büyükelçilerin ziyaretleri, dönemin Genel Kurmay Başkanı ile görüşmeler hep AKP’yi iktidara getirmek içindi. Asıl AKP’yi iktidara getirmenin amacı Büyük Ortadoğu Projesi’ni hayata geçirebilmekti. Evet, AKP iktidara geldi ve Büyük Ortadoğu Projesi hayata geçirildi. Ancak sonraki yıllarda gelişen olaylar AKP ile ABD’nin ayrışmasına neden oldu. Büyük Ortadoğu Projesi’nin duraksamasına neden oldu. ABD işte bu sebeplerle Türkiye’yi şimdi kuşatıyor. Türkiye’yi hizaya çekmeye çalışıyor.
Öte yandan AKP’nin zamanında veya olası erken seçimleri kazanabilmesi için bir kahramanlığa ihtiyacı var. Çünkü ekonomi çöktü ve işsizlik hat safhaya ulaştı. Bu koşullarda seçimi kazanmak hiç olmadığı kadar zor hale geldi. Bu sebeplerle AKP ya Suriye’ye yeni bir askerî harekât başlatacak, ya da Ege Adalarına bir çıkarma yapacaktı. Yoksa normal koşullarda AKP’nin tekrar seçimi kazanması ve parlamento çoğunluğunu elde etmesi zor hale geldi. Ancak geldiğimiz süreçte ABD’nin Ege Adalarını silahlandırmasından dolayı bir çıkarma yapma olasılığı tamamen ortadan kalktı.
AKP’nin elinde kala kala Suriye’ye yeni bir askeri harekat yapma seçeneği kaldı. Ancak bu seçeneğin içinde Suriye’nin öne sürdüğü şartları yerine getirmek var. Bu şartlar şunlardır.
1. İdlib’e Suriye yönetiminin kontrolünün geri dönmesi;
2. Reyhanlı-Cilvegözü Sınır Kapısı ile Kesep Gümrüğü’nün de Şam yönetimine devredilmesi;
3. Cilvegözü-Şam arasında ticari koridor;
4. Suriye’nin doğusundaki Deir el-Zor-Haseke ile Halep-Lazkiye hattında M4 adıyla bilinen stratejik ulaşım koridorunda (M4) Şam’ın tam kontrolü,
5. Avrupa ve ABD’nin Esad yönetimini destekleyen bürokrat, iş adamı ve şirketlere dönük yaptırımları konusunda Türkiye’nin destek vermesi.
Suriye’nin öne sürdüğü bu şartları AKP iktidarının yerine getirmesi ise bugünün şartlarında oldukça güçtür. Ancak öte taraftan da AKP’nin mutlak suretle Suriye’ye yeni bir operasyon yapma zorunluluğu vardır. Suriye Devlet Başkanı Beşar Esat bu şartların yerine getirilmesi için diretirse AKP’nin Suriye’ye yeni bir askerî harekât düzenleme planı da suya düşer. 28.09.2022
https://www.academia.edu/87475928/TURKIYE_ABD_TARAFINDAN_KUSATMA_ALTINDA