SURİYE’NİN ARAP BİRLİĞİNE GERİ DÖNÜŞÜ
Arap Birliği, Mısır, Irak, Ürdün, Lübnan, Suudi Arabistan ve Suriye tarafından 22 Mart 1945’te Kahire’de kuruldu. Söz konusu birlik bugüne kadar ABD’nin etkisinde kalmıştı. Ancak yeni gelişmeler bu durumu tersine çevirmeye başladı.
Suriye’de 2011 yılında çıkan iç çatışmalar neticesinde Arap Birliği ülkeleri bu ülkenin üyeliğini askıya almışlardı. Çünkü Suriye iç çatışmaları bastırmak için güç kullanmıştı. Bugün birçok devlet ülkesinde başlayan iç çatışmaları bastırmak için güç kullanıyor ancak Suriye’nin güç kullanması meşru sayılmadı. Çünkü Suriye’nin Büyük Ortadoğu Projesi kapsamında parçalanması öngörülüyordu. Irak nasıl parçalanmışsa Suriye’nin de öyle parçalanması öngörülüyordu.
Bu sebeple Suriye kaosa sürüklendi. Üstüne üstlük Avrupa ülkeleri ve ABD çıkan iç çatışmaları daha da kışkırttılar. Bu aşamadan sonra Beşar Esat’ın çıkan iç çatışmaları barışçıl yönden önlemesi mümkün olmadı. Ortada çığırından çıkmış çatışmalar vardı. Gelinen durum itibarıyla Beşar Esat’ın önünde iki seçenek vardı. Bunlardan birisi iktidarı bırakmak ve Suriye’nin parçalanmasına göz yummak, diğeri de çatışmaları bastırmaktı. Beşar Esat ikinci yolu seçti. Bunun üzerine küresel güçler ülkenin muhaliflerini ve terör örgütlerini harekete geçirdi.
ABD ile Avrupa ülkeleri bu gelişmeler üzerine Suriye Ordusu’nun içinden ve sağdan soldan devşirdikleri teröristler ile Beşar Esat iktidarını devirmeye çalıştılar. Aslında bu durum Suriye Devlet Başkanına yapılan bir darbe girişimiydi. Sonuçta Beşar Esat Rusya ve İran’ın da desteği ile bu darbe girişimini bertaraf etti. Ancak yine de Suriye topraklarının bir bölümü ABD’nin işgali altında bulunuyor. ABD işgal ettiği bölgelere Suriyeli Kürtleri yerleştirerek bu bölgeleri kontrol altında tutuyor. Çünkü gelecekte ihtiyaç duyacağı yeraltı enerji kaynakları bu bölgede bulunuyor. Bu sebeple Beşar Esat’ın Suriye’nin tamamına hâkim olmasını istemiyor.
İdlib bölgesini de aşırı radikal İslamcı terör grupları kontrol ediyorlar. Diğer taraftan da Suriye’nin kuzeyini PKK / PYD terör gruplarından arındırmak için Türk Ordusu kontrol ediyor. Türk Ordusu’nun düzenlemiş olduğu askeri harekatlar terör gruplarının yenilgiye uğratılmasına dek sürer ancak ABD’nin kontrol altında tuttuğu bölgeler tam anlamıyla bir işgaldir. ABD İdlib bölgesini kontrol eden terör gruplarına destek vererek kendi işgalini de meşrulaştırıyor. Suriye Devleti bugüne değin İdlib bölgesinde bulunan terör gruplarını temizleyebilmiş olsaydı ülkesinin işgalden kurtarılması adına bir adım daha atmış olacaktı. Ancak Beşar Esat ne İdlib ne de PKK / PYD terör örgütlerinin kontrol altında tuttuğu bölgelere henüz hâkim olabilmiş değil. Bu durum Beşar Esat’ın Suriye’nin tamamını kontrol altına almasını engelliyor.
Tüm bu olumsuz gelişmelere rağmen Suriye Devleti’nin Arap Birliği’ne davet edilmiş olması bu ülke adına son derece olumlu bir gelişmedir. Çünkü meşruluğu tartışma halinde olan bir ülkenin geleceği pek parlak olmaz. En azından Arap Ülkelerinin kabul etmediği bir ülke siyasal zeminde kendini savunması oldukça güçtür. Bu anlamda Suriye’nin Arap Birliğine geri kabul edilmesi son derece önemlidir.
Suriye’nin halen ABD’nin işgali altında olmasına rağmen varlığını sürdürmesinde Rusya’nın önemli bir payı vardır. Esasen Rusya Suriye’nin işgaline Irak’ın işgalinde olduğu gibi sessiz kalmış olsaydı bugün ortada Suriye diye bir devlet kalmayacaktı. Suriye Sünniler, Şiiler ve Kürtler arasında üçe bölünmüş bir ülkeye dönüşecekti. Bu durum Suriye’nin daha fazla iç çatışmalara sürüklenmesine neden olacaktı. Çünkü oluşacak yeni devletçilerin sınırlarının belirlenmesi meselesi çok kazan kaldırırdı.
Öte yandan Avrupalı ülkelerin ve ABD’nin de istediği zaten böyle bir tablonun oluşmasıydı. Irak böyle sebeplerle parçalandı ve küresel güçlerin çıkarlarına terk edildi. Bugün hiç kimse eski Irak Devlet Başkanı Saddam Hüseyin’den iyi bir şekilde bahsetmez. Ancak öte taraftan da Saddam Hüseyin sonrası kaosa sürüklenen bir ülkeden dolayı yaşamlarını kaybeden masum binlerce Irak vatandaşının akıbetini hatırlamak istemezler. Evet, Saddam Hüseyin bir diktatördü ama yaşanan iç savaştan dolayı binlerce vatandaşın yaşamlarını kaybetmesi Saddam Hüseyin’in diktatörlüğünden daha mı önemliydi? Her şeyden sonra şimdi bu sorunun yanıtımı kaç kişi verebilir? Irak’ı Saddam Hüseyin’den kurtardıklarını kaç Iraklı savunabilir? Dahası Saddam sonrası Irak’a barışın ve demokrasinin geldiğini kaç Iraklı savunabilir?
Şurası bir gerçek ki, dün Irak’ı parçalayanlar bugün de Suriye’yi parçalamak için çaba sarf ediyorlar. Ancak son dönemde yaşanan gelişmeler bu parçalanmanın önüne geçmeye başladı. Suriye’nin Arap Birliği’ne geri kabul edilmesi bu durumun başlı başına bir göstergesidir. Bu gelişmelerin yaşanmasında Rusya, İran ve Çin’in önemli katkılarının olduğu bir gerçektir. Rusya ile İran’ın savaşın başlamasından sonra Beşar Esat’ın yanında yer almaları Suriye’nin Arap Birliği’ne geri dönmesinde önemli bir katkı sağladı.
Öte yandan da Çin’in Suudi Arabistan ile İran’ı barıştırması Arap ülkeleri adına son derece olumlu bir gelişme oldu. Katar bu gelişmeye şimdilik soğuk bakıyor ancak Arap Birliği ülkelerinin çoğunluğunun bölge barışını önemsemeleri Avrupalı ülkeleri ile ABD’nin planlarının alt üst olmasına neden oldu. Çünkü ABD ile Avrupalı ülkeler Arap ülkelerinin barış içinde yaşamalarını istemiyorlar. Özellikle baş düşman ilan ettikleri İran’ın Suudi Arabistan ile barışmasını kabul edemiyorlar. CIA Şefi Burns’un apar topar Suudi Arabistan’ı ziyaret etmesinin en önemli sebebi de buydu. Ancak ABD’nin bu hamlesi bir işe yaramadı. Bu gelişmenin üstüne Suriye’nin Arap Birliğine geri dönmesi işin tuzu biberi oldu.
Arap Birliği Genel Sekreteri Ahmed Ebu Gayt, Suriye’nin Arap Birliğine geri dönmesiyle ilgili şu açıklamaları yaptı.
“Bu, Araplara özgü bir konudur. Suriye de Arap Birliği’nin kurucusu 7 ülkeden biridir zaten” .”Bu Arapların iradesidir. Dış güçlerle anlaşmazlığa düşme veya çatışma arayışında değiliz”
Arap Birliği Genel Sekreterinin yapmış olduğu açıklamalar son derece doğrudur. Bu ifadeler aynı zamanda ABD’ye açık bir meydan okumadır. ABD Dışişleri Bakanlığı’ndan bir sözcü Suriye’nin Arap Birliği’ne geri alınmasını “hak etmediğini” ancak ABD’nin Arap Birliği’nin Suriye krizini uzun vadeli çözüm planını desteklediğini” söylemişti. ABD Suriye’nin Arap Birliği’ne üye olmasını kabul etmezken diğer taraftan da uzun vadede bu planı desteklediğini belirtiyor. Şurası bir gerçek ki, ABD asla Suriye’nin meşruluğunu korumasını ve Arap Birliği’ne geri dönmesini kabul etmiyor. ABD sadece ve sadece bölünmüş Suriye’de kurulacak devletçiklerin Arap Birliğinin üyeleri olmalarını arzu ediyor. Bu durum meşru Suriye Devleti ile bölünecek Suriye devletçiklerinin Arap Birliği’nin üyeleri olması arasında dağlar kadar fark vardır.
Suriye’nin Arap Birliği’ne dönmesinde Suudi Arabistan’ın rolü tartışılmaz. Veliaht Prens Muhammed bin Selman’ın ABD ile arası muhalif gazeteci Cemal Kaşıkçı’nın 02.10.2018 tarihinde bu ülkenin Türkiye’deki başkonsolosluğunda, hükûmet ajanları tarafından düzenlenen bir suikast sonucu öldürülmesiyle açıldı. Selman, dönemin ABD Başkanı Trump ve Biden tarafından çok eleştirildi. Bu eleştiriler Veliaht Prens bin Selman’ın ABD ile ilişkilerini olumsuz yönde etkiledi. Bu olayın Suriye’nin tekrar Arap Birliği’ne alınmasında Suudi Arabistan’ın sıcak bakmasına neden olduğu aşikârdır. Öte yandan Çin’in İran ile Suudi Arabistan’ı barıştırması sonucu Suudi Arabistan’ın Suriye’nin Arap Birliği’ne geri dönmesinde de etkili oldu.
Suriye’de istikrarın tekrar sağlanması birlik ve bütünlüğünün korunması sağlanabilir. Yoksa bölünmüş bir Suriye ancak ve ancak küresel güçlere hizmet eder. ABD bugün PKK / PYD terör örgütleri ile kontrol ettiği bölgelerde kaçak yollarla petrol elde ediyor. Kaçak petrol sevkiyatını Suriye’nin işgal edilmesinden dolayı sağlıyor. Beşar Esat Suriye’nin tamamına egemen olabilmiş olsaydı PKK / PYD terör örgütleri Suriye’de işgal etmiş olduğu alanlarda kontrol sağlayamaz ve ABD’de kaçak yollardan petrol sevkiyatı yapamazdı. Ayrıca ABD’nin bu bölgeden kaçak petrol elde etmesi Suriyelilerin geleceklerinin çalınması anlamına geliyor.
Suriye her geçen gün varlığını ve meşruluğunu yasalaştırıyor. Arap Birliği’ne geri dönmesi en büyük adımdır. Benzer adımlar ileriki süreçte devam ederse ABD Suriye’den geri çekilmek zorunda kalabilir. Dün Afganistan’dan nasıl geri çekilmiş ise Suriye’den de öyle geri çekilebilir. Arap ülkelerini kontrol altında tutamadığı sürece bu gelişmelerin yaşanması son derece muhtemeldir. 26.05.2023