Academıa

FİNLANDİYA’NIN NATO ÜYELİĞİ VE ABD’NİN STRATEJİSİ

Finlandiya ile İsveç Rusya’nın 24.02.2022 tarihinde Ukrayna’ya yapmış olduğu askeri harekattan sonra NATO üyeliğine başvurmuşlardı. Rusya aslında Finlandiya ile İsveç’i tehdit etmemişti ama ABD bu iki ülkeyi NATO’ya almak istiyordu. ABD bu sebeple Rusya’nın Ukrayna’ya yapmış olduğu askerî harekâtı bahane göstererek bu ülkeleri NATO’ya üyelik başvurusu yapmaları için adeta kışkırttı. Sonuçta her iki ülke de NATO üyeliği için başvuru yaptılar.

Finlandiya’nın NATO üyeliği ile ilgili Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde 30.03.2023 tarihinde oylama yapıldı. Oylamada 276 oy kullanıldı ve bu oyların tamamı Finlandiya’nın NATO üyesi olması için verildi. Finlandiya Meclisi ise 01.03.2023 tarihinde NATO üyeliğini oylamıştı. Oylama sonuçlarına göre 184 kabul, 7 ret oyu çıkmıştı. Bu sonuçlardan Türkiye Finlandiya’nın NATO üyeliği konusunda Finlandiya’ya göre daha istekli olduğu ortaya çıktı. Yoksa TBMM’den bir tane ret oyu çıkmaması başka türlü izah edilemez.

TBMM’de yapılan oylamaya katılan milletvekillerinin tamamının Finlandiya’nın NATO üyeliğine onay vermelerinin bir başka sonucu ise muhalefet partilerinin tamamının NATO konusunda iktidar partisinden farklı düşünmedikleridir. Daha açıkçası iktidar ile muhalefet partileri ne kadar NATO sever olduklarını kanıtlamış oldular.

Bu tablodan asıl karlı çıkan ise ABD’dir. 14 Mayıs seçimlerini yine iktidar partisi kazanırsa ABD’nin bu sonuçtan kaybedeceği hiçbir şey yoktur. Çünkü AKP seçimi kazanırsa İsveç’in NATO üyeliğine eninde sonunda yeşil ışık yakacak. AKP’nin İsveç’in NATO üyeliği konusunda bugüne kadar herhangi bir adım atmamış olması İsveç’in NATO üyeliğine karşı olduğu anlamına gelmez. AKP şimdilik İsveç’in NATO üyeliğine hazır değil. O kadar.

AKP eğer seçimi kazanırsa İsveç’in NATO üyeliğini pazarlık konusu yapacak. Aslında Finlandiya’nın üyeliği de pazarlık konusu idi ama AKP Finlandiya’nın NATO üyeliğini istediği gibi pazarlık konusu yapamadı. Bu duruma Finlandiya’nın konumunun İsveç’in konumundan farklı olması da etken oldu. Öte yandan AKP İsveç’e Finlandiya üzerinden bir mesaj vermiş oldu. Yoksa AKP açısından İsveç’in NATO üyeliği ile Finlandiya’nın NATO üyeliği arasında hiçbir fark yoktur. Çünkü her iki ülke de PKK Terör Örgütüne destek veriyor. En başta ABD’nin kendisi PKK Terör Örgütüne destek veriyor.

İktidar partisinin İsveç üzerinden ABD ile pazarlık konuları arasında satın alınan F16’ların teslimi, Türkiye’ye uygulanan yaptırımlara son verilmesi, Suriye’ye olası yeni bir askeri harekata yeşil ışık yakılması, Halkbank davası, gibi önemli konular var. İktidar partisi olası yeni dönemde bu konulara ağırlık verecek.

ABD Finlandiya’nın üyelik sürecinde iktidar partisine hiçbir ödün vermemişti. ABD İsveç’in üyelik sürecinde de Türkiye’ye pek fazla bir ödün vermeyecek. Çünkü Rusya’nın İsveç’e herhangi bir saldırı planı yok. Esasen Rusya’nın Finlandiya’ya da bir saldırı planı yoktu ancak ABD NATO’yu genişletmek amacıyla Rusya’nın Ukrayna’ya düzenlediği askerî harekâtı bahane olarak kullanmıştı. ABD hem NATO’yu genişletmek hem de NATO’yu eski işlevine kavuşturmak için bir bahane arıyordu. Bu sebeple Ukrayna’ya Rus kökenli vatandaşlara baskı politikası uygulatarak Rusya’yı bu ülkeye karşı askerî harekât yapmaya zorladı. Sonuçta Rusya bu baskı politikasına askerî harekât yaparak yanıt verdi. Böylelikle ABD NATO’yu harekata geçirme ve genişletme olanağına kavuştu. Dolayısıyla İsveç’in kısa bir zaman zarfında NATO’ya katılmasına gerek yok. ABD zaten istediğini aldı. Dağılmaya yüz tutmuş bir askeri örgütü yeniden toparladı. Almanya, Fransa gibi Avrupa ülkelerini, NATO vasıtasıyla kendisine yeniden bağladı. Bu sebeple ABD istediği sonuçları elde etti ancak yine de İsveç’in NATO üyesi olması için çaba sarfetmeye devam edecek. Çünkü NATO’yu ne kadar genişletebilirse Rusya ile Çin’i o derece baskı altına almış olacak.

İsveç’in NATO üyeliği iktidar partisi açısından oldukça önemlidir. AKP iktidarı Finlandiya’nın NATO üyeliği sürecinde elde edemediği kazanımları İsveç’in üyeliği sürecinde elde etmeye çalışacak. Ancak AKP iktidarı bu konuda da pek bir ödün koparma noktasında değil. Çünkü Türkiye mali açıdan hiç olmadığı kadar zor bir döneme girdi. 14 Mayıs seçimlerini kazanmış olsa dahi yeni kazanım elde edecek güçte değil. Her ne kadar Rusya ile ikili ilişkileri devam ettirmiş olsa da ABD karşısında eskisi kadar güçlü değil. Rusya ile Ukrayna arasında denge unsuru konumu elde etmiş olsa da bu konumu daha fazla sürdürebilecek durumda değil. Her şeyden önemlisi dış sermaye girişi olmadığı sürece ekonomiyi toparlaması güç görünüyor. İktidarı boyunca üretimi desteklemiş olsaydı bugün belki dış sermayeye bu denli, ihtiyaç duymayabilirdi ancak AKP iktidarı başından beri küresel çevrelerin dayattığı ekonomik modeli, uyguladı. Bu model dış sermaye girişine bağlıdır. Dış sermaye çıktığı anda ekonomi çöker. Türkiye şimdi bu süreci yaşıyor.

Rusya bugün Ukrayna’ya yapmış olduğu askerî harekât sebebiyle Avrupalı ülkelerin uyguladığı yaptırımlara rağmen halen ekonomisi sağlam ülkeler arasında bulunuyor. Ukrayna’da gerçekleşen enflasyon oranları bile Türkiye’nin kat kat altındadır. Mali açıdan zayıf olan bir ülke siyasi açıdan da zayıftır. Dolayısıyla Türkiye tam da bu noktada bulunuyor. Mali açıdan olan zayıflığı dış siyasete yansıyor. Bu sebeple Türkiye’nin elinde ülkeyi savunmak adına Rusya ile olan ikili ilişkileri haricinde başka hiçbir seçeneği yok. Arkasına yaslandığı tek dayanağı Rusya’dır. Ancak şimdi bu dayanağını da NATO vasıtasıyla zedeliyor. Deyim yerindeyse kendi ayağına kurşun sıkıyor. ABD ile ikili ilişkileri tamir etmeye çalışırken Rusya ile olan ilişkileri tehlikeye atıyor.

Türkiye’nin tek şansızlığı ise NATO konusunda muhalefetin tutumunun iktidar partisinin tutumundan hiçbir farkının olmamasıdır. Bugün muhalefet de NATO’nun genişlemesinden ve güçlenmesinden yana taraf haline geldi. Evet, Türkiye bir NATO ülkesidir ama en azından sol kökenli partilerin sağ kökenli partilerden farklı olması gerekirdi. Esasen sol partilerin genlerinde NATO karşıtlığı vardır. Ancak günümüzde Amerikan yandaşlığı sol partiler açısından vazgeçilmez bir durum haline geldi. Gelinen bu durum soros solculuğundan başka bir şey değildir. Bu sebeple Türkiye’deki sol partiler Türkiye Komünist Partisi ve Halkın Kurtuluş Partisi hariç sarı sol partileri haline geldiler.

Cumhuriyet Halk Partisi İstanbul Milletvekili Ahmet Ünal Çeviköz Finlandiya’nın NATO üyeliğinin oylanması ile ilgili TBMM’de yaptığı konuşmanın bir bölümünde NATO’ya Finlandiya’nın katılması ile daha da güçlü olacağını dile getirdi.

Bugün İsveç’i Finlandiya’yla birlikte görüşmüyor olmamızın İsveç halkında bir kırgınlık yaratmadığını ummak isterim.

Bugün, geçen hafta Dışişleri Komisyonunda oy birliğiyle kabul etmiş olduğumuz Finlandiya’nın NATO üyeliği konusunu görüşüyoruz. Cumhuriyet Halk Partisi olarak biz Finlandiya’nın üyeliğine olumlu bakıyoruz. Finlandiya’nın üyeliğiyle birlikte NATO’nun daha da güçlü bir örgüt hâline geleceğini düşünüyoruz.

Ahmet Ünal Çeviköz’ün açıklamalarından, Cumhuriyet Halk Partisi’nin NATO’ya bakış açısı iktidar partisi ile bire bir örtüştüğü net bir şekilde anlaşılıyor. Bugün Cumhuriyet Halk Partisi’ni yönetenler Ahmet Ünal Çeviköz gibi düşünebilirler. Ancak Cumhuriyet Halk Partisi’nin tabanında NATO karşıtlığı vardır. Ve bu karşıtlık azımsanmayacak kadar çoktur. Bu oylamadan anlıyoruz ki, bugün Cumhuriyet Halk Partisi Milletvekillerinden bir tanesi bile tabanlarının iradesini temsil edememişlerdir. Bu oylama sonuçları Cumhuriyet Halk Partisi adına utanç verici bir durumdur. Bu durum aynı zamanda eksen kaymasının bir sonucudur.

İstanbul Milletvekili Ünal Çeviköz’ün TBMM’de yapmış olduğu konuşmasından 14 Mayıs seçimlerini Cumhuriyet Halk Partisi’nin kazanması halinde İsveç’in jet hızıyla NATO üyesi olması için çok çaba sarf edileceği anlamı çıkıyor. Seçimleri AKP kazanırsa İsveç gecikmeli olarak NATO üyesi olacak. Sonuçta İsveç NATO üyesi olacak. 14 Mayıs seçimlerini hangi siyasi parti kazanırsa kazansın, sonuçta asıl kazanan ABD olacak.

25 Şubat 2003’te TBMM’ye “Türk Silahlı Kuvvetleri’nin yabancı ülkelere gönderilmesi ve yabancı silahlı kuvvetlerin Türkiye’de bulunması için dönemin AKP iktidarı tarafından bir tezkere sunulmuştu. Bu tezkere ABD askerlerinin Irak’ı Türkiye üzerinden işgal edilmesini öngörüyordu. Yapılan oylamaya 533 milletvekili katıldı, 250 ret, 264 kabul, 19 çekimser oyu kullanıldı. Anayasa’nın 96. maddesinde öngörülen 267 salt çoğunluğa ulaşılamadığı için bu tezkere reddedilmiş oldu. O dönem Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Deniz Baykal TBMM’de yapmış olduğu etkili konuşma ile söz konusu bu tezkerenin reddedilmesini sağlamıştı. Bugün Finlandiya’nın NATO üyeliğinin Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde yapılan oylamasına ise bir tane ret oyu verilmedi. Cumhuriyet Halk Partisi’ni bugün yönetenler 2003 tarihinde de yönetimde olmuş olsaydılar 1 Mart Tezkeresi reddedilmezdi. Irak Türkiye üzerinden işgal edilirdi. Dolayısıyla bugün Doğu ve Güneydoğu illerinde Amerikan askerleri cirit atıyor olurlardı. Çünkü ABD girdiği yerden asla kolay kolay çıkmaz.

Finlandiya’nın NATO üyeliğine Cumhuriyet Halk Partisi’nin yansıra TBMM’de Sol’u temsil eden diğer muhalefet partileri de eşlik ettiler. Böylelikle NATO konusunda AKP’den hiçbir farklarının olmadığını ortaya koydular. Dolayısıyla sözde solu temsil eden siyasi partilerin ne kadar solcu oldukları biz kez daha ortaya çıktı. Özellikle solculuk konusunda mangalda kül bırakmayan Türkiye İşçi Partisi’nin ne kadar solcu olduğu ortaya çıktı.

Sonuçta bu oylamanın kazananları ve kaybedenleri olacak. Her şeyden evvel Finlandiya’nın kazanmadığını söyleyebilirim. Hatta Finlandiya durduk yerde Rusya’yı karşısına alarak başını derde soktu. Finlandiya bu süreçten sonra bağımsızlığını ve tarafsızlığını da kaybederek Ukrayna gibi ABD’nin ileri karakolu olacak. Siyasi olarak ABD tarafından yönlendirilecek. ABD’nin düşmanları bundan böyle Finlandiya’nın da düşmanı olacak. En kötüsü Finlandiya bugünden itibaren halkının çıkarlarından çok ABD’nin çıkarlarına hizmet etmeye başlayacak.

Finlandiya’nın NATO üyeliğine verilen onaydan dolayı ikinci kaybeden Türkiye’dir. Türkiye bu oylama sonucu ile Rusya ile bugüne kadar geliştirdiği iyi ilişkileri zora soktu. ABD tarafından her sıkıştırıldığında Rusya limanına sığınırken şimdi kendi ayağına kurşun sıkmış oldu. Elbette NATO’nun genişlemesi adına atılan bu adımın bir karşılığı olacak.

Finlandiya’nın NATO üyesi olmasıyla beraber tek kazanan ABD’dir. ABD bu sayede daha da güçlendi. Çok kutuplu dünya oluşumuna Finlandiya’yı yanına alarak yanıt verdi. Dahası mevcut NATO ülkelerini kendisine daha fazla bağladı. Ukrayna Rusya’ya karşı kaybedecek ama NATO daha da genişlemiş olacak. Bu sebeple Ukrayna’nın yenilmesi ABD açısından hiçbir önemi yoktur. ABD açısından önemli olan Ukrayna’yı verirken NATO’yu geri almış olmasıdır. 07.04.2023

https://www.academia.edu/99811323/F%C4%B0NLAND%C4%B0YANIN_NATO_%C3%9CYEL%C4%B0%C4%9E%C4%B0_VE_ABDN%C4%B0N_STRATEJ%C4%B0S%C4%B0

 

 

 

 

Paylaş

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Menu Title