ABD’NİN IRAK, AFGANİSTAN, UKRAYNA VE HİNDİSTAN STRATEJİSİ
ABD son dönemlerde sıkışmış olduğu bölgelerden askerlerini geri çekme kararları alıyor. Bunların başında da Afganistan ve Irak geliyor. Afganistan’dan geri çekilme kararı ilk etapta 11 Eylül olarak açıklanmıştı ancak bu tarih daha sonra 30 Ağustos’a çekildi. Irak’tan asker çekme kararı stratejik ancak Afganistan’dan asker çekme kararı Taliban’a karşı yenilmesinden kaynaklanıyor.
Irak Başbakanı Mustafa el-Kazımi uzun bir süredir ABD askerlerinin ülkesinde konuşlanmasından dolayı rahatsızlık duyuyordu. Bu duruma en büyük etken ABD’nin Bağdat Uluslararası Havalimanı’nda Haşd-i Şabi komutanlarını hedef alan saldırıda İran Kudüs Gücü Komutanı Kasım Süleymani ve Haşd-i Şabi komutanı Ebu Mehdi el Mühendis’in vurulmasıydı. Bu gelişme ister istemez Irak yönetimini rahatsız etti. Çünkü bu gelişme ülkede İsrail ve ABD karşıtı direnişi yükseltti.
Bu yılın Ekim ayında Irak’ta parlamento seçimleri yapılacak. ABD bu sebeple ülkede ABD karşıtı cephenin güçlenmemesi adına göstermelik de olsa Irak’tan asker çekecek. Sonrasında tabi ki eskiden olduğu gibi yine Irak’a asker yığacak. Çünkü ortada tamamlanmamış büyük bir proje var. Bu proje eski adıyla Büyük Ortadoğu Projesi, yeni adıyla Genişletilmiş Ortadoğu ve Kuzey Afrika Projesi’dir. Bu projenin Irak ayağı bir nebze de olsa hayata geçmişti ancak Suriye, İran ve ülkemiz ayağı henüz harekete geçmedi. ABD bu sebeple Irak’ı üs tutmak zorundadır. Çünkü bu bölgeden Suriye, İran ve ülkemiz ayağını yürütecek. ABD’nin bu sebeple böyle bir stratejik bölgeyi askeri yönden terk etmesi mümkün değildir. Ancak gelinen durum itibarıyla Irak seçimlerinin umulduğu gibi geçmesi adına bir süreliğine bölgeyi terk edecek. Dolayısıyla bu çekilme stratejik bir çekilmedir.
ABD’nin Afganistan’dan çekilmesi ise stratejik değil bu ülkeyi ele geçiren Taliban’a karşı almış olduğu esaslı bir yenilgidir. ABD aslında Afganistan’dan da çekilmek istemiyordu ama gelinen durum itibarıyla Afganistan’da bulunmasının da bir anlamı kalmadı. Çünkü Taliban bu ülkenin çoğu bölgesini ele geçirdi. Dolayısıyla bu ülkede ne meşru hükümetin, ne de ABD’nin sözü geçer oldu. Bu ülkede artık Taliban’ın sözü geçiyor. Birleşmiş Milletler Örgütü’ne göre Afganistan’ı resmi olarak Devlet Başkanı Eşref Gani yönetiyor ancak fiilen Taliban yönetiyor. Böyle bir durumda Afganistan’ı Rusya’ya karşı kullanabilmek mümkün değil. Dolayısıyla ABD bu ülkede asker bulundurmak yerine Rusya’yı çevreleme politikası adına askerleri başka kritik bölgelere kaydıracak. Bu stratejinin ilk adımlarını atmaya başladı bile. Batı Trakya ve Girit Adası’na ağır zırhlı birlikler ve mühimmat yığmaya başladı.
ABD’nin Rusya’yı çevreleme politikası adına önem verdiği ülkelerden en önemlisi Ukrayna’dır. ABD aynı zamanda bu ülkeyi NATO’ya da almak istiyor. Ancak bu girişime Rusya çok sert yanıt verdi. Dolayısıyla şimdilik bu girişim sekteye uğramış görünüyor, ancak ABD bu ülkeyi henüz gözden çıkarmış değil. Çünkü Rusya’yı çevreleme adına Ukrayna ABD için büyük bir kozdur.
Ukrayna cephesinde ise ABD’nin desteğine rağmen işler yolunda gitmiyor. Batıdan istediği yardımları alamıyor. Almanya’nın Kuzey Akım 2 doğalgaz hattının Ukrayna’yı dışarda bırakması bu ülkeyi zor durumda bıraktı. Çünkü Ukrayna bu doğalgaz hattından 2 milyar dolar gelir elde edecekti. Almanya’nın doğalgaz projesinde Ukrayna’yı dışarda bırakmasına ABD’de destek verince bu ülke ekonomisini düzeltme anlamında yeni arayışlara yönelmek zorunda kaldı. Bu arayışların başında da Çin geliyor. Çin ile başlayan ikili ilişki mali yönden Ukrayna’yı rahatlatacak ancak bu girişim ABD’nin tepki vermesine neden oldu. Ukrayna’nın Çin ile ikili ilişkiyi geliştirmek istemesinin tek nedeni, Kuzey Akım 2 projesinde devre dışı kalması ve mali yönden desteğe ihtiyaç duymasıdır. Ukrayna’ya aradığı bu desteğe şimdilik Çin cevap vermiş bulunuyor. Ukrayna bundan sonraki süreçte kendisine yardım eli uzatan Çin ile Rusya’yı çevreleme politikası güden ABD arasında bir tercih yapmak zorunda kalacak.
ABD’nin Ukrayna ile ilişkileri önümüzdeki süreçte doğal olarak olumsuz etkilenecek. Öte yandan Hindistan gerçeği ABD açısından daha akla yatıyor. Çünkü Hindistan Ukrayna gibi mali desteğe ihtiyacı olan bir ülke de değil. Hindistan aynı zamanda Çin’e rakip olacak bir ülke konumundadır. Çin’in yükselişini engellemek doğal olarak Rusya – Çin bloğunu gücünü düşürür. ABD önümüzdeki süreçte mali yönden belini bükemediği Çin’i Hindistan ile dengelemeye çalışacak. Bu konuda yazılı bir sözleşme yok ama iki ülke arasında başlayan bir diyalog süreci var.
Hindistan ise Şanghay İşbirliği Örgütü üyesi konumundadır. Rusya’nın da üyesi olduğu bu örgüt aslında Asya ülkelerinin ‘’tek kutuplu dünya kabul edilemez’’ prensibini benimsemiş bir örgüttür. Amaçları ABD’ye karşı etkili bir kutup oluşturmaktır. Böyle bir misyonu kabul etmiş bir örgüt olarak Hindistan’ın Rusya ile Çin’i bir tarafa bırakarak ABD ile ilişkilerini geliştirmesi beklenemez. Hindistan ile Çin arasında bir rekabet ortamı olsa da Hindistan ABD ile ilişkilerini Şanghay İşbirliği Örgütü’nün amaçları dışına taşmayacak bir şekilde yürütecektir. Dolayısıyla ABD’nin Çin’e karşı Hindistan’ın yanında yer almaya çalışması Şanghay İşbirliği Örgütü’nü çatlatmaz. Aynı zamanda böyle bir strateji Hindistan’ı Çin ile düşman etmez aksine Şanghay İşbirliği Örgütü ülkelerinin safları sıklaştırmasına katkıda bulunur. 02.08.2021