SEÇİM GÜVENLİĞİ YOK
UĞUR MUMCU’YU VE DEVRİM ŞEHİTLERİNİ UNUTMA!
DENİZ FENERİNİ UNUTTURMA!
SOMA VE ERMENEK MADEN KAZALARINI UNUTMA!
GEZİ PARKI EYLEMLERİNDE KAYBETTİĞİMİZ 6 ŞEHİDİMİZİ UNUTTURMA!
17– 25 ARALIK YOLSUZLUK VE RÜŞVET ÇARKINI UNUTMA!
KAÇAK SARAYI VE MALİYETİNİ UNUTTURMA!
PKK İLE MÜZAKERE MASASINA OTURANLARI UNUTMA!
VE GÜNDEM DEĞİŞTİRMELERİNE ASLA KANMA!
Türk Hukuk Kurumu Başkanı ve Onursal Cumhuriyet Başsavcısı Sabih Kanadoğlu, AKP için meydanlarda oy isteyen Erdoğan’ın Anayasayı ihlal ettiğini ve seçimlerin güvenirliliğinin şimdiden tartışılır hale geldiğini belirterek, YSK’nın harekete geçmesini istemiş. Kanadoğlu doğruyu söylüyor ama sizce Yüksek Seçim Kurulu Kanadoğlu’nun bu çağrısı üzerine harekete geçer mi? Ben hiç sanmıyorum. Çünkü YSK’nın tarafsız bir yanı kalmadı. Hatta ve hatta YSK Başbakanlığa bağlı bir kurum haline geldi. Şimdi böyle bir kurumun Erdoğan’ın sözleri üzerine harekete geçmesini beklemek hayalcilikten başka bir şey olmaz.
Erdoğan’ın yerine muhalefet partilerin liderleri 7 Haziran seçimlerinin güvenirliğini tartışmalı hale getirmiş olsaydılar Yüksek Seçim Kurulu derhal harekete geçerdi. Zaten böyle bir aşamada Erdoğan’da Yüksek Seçim Kurulunu göreve çağırırdı. Ancak konu Erdoğan olunca akan sular duruyor, duran sular da akıyor. Çünkü Erdoğan Cumhurbaşkanı değil Cumhur Başbakan’dır. Hal böyle olunca YSK ister istemez pozisyonunu Erdoğan’a göre almayı yeğliyor. Suç işlediğinin farkında ama yasayı uygulayacak iradesi yok. Arkasında kaybedilmemiş kale yok. Anayasa Mahkemesi dâhil tüm yüksek yargı da yürütmenin iradesine teslim olmuş durumda. Böyle bir ortamda Yüksek Seçim Kuğulu istese de bağımsız hareket edemez. Erdoğan’da bildiğini okumaya devam eder.
Bana göre tarafsızlığını yitirmiş Yüksek Seçim Kurulu’ndan imdat beklemek yerine sandıklara nasıl sahip çıkmanın derdine düşmek lazım. Çünkü Yüksek Seçim Kurulu sadece Erdoğan’ın konuşmalarına sessiz kalmıyor. İktidar partisinin sözde kamu kurum ve kuruluşların açılışlarını bahane ederek seçim mitinglerine memurların zorla getirmesine de seyirci kalıyor. Devletin bütçesinden, olmayan açılışlar ile seçim masraflarının karşılanmasına da seyirci kalıyor. En önemlisi de dün yazmış olduğum gibi, iktidar partisinin oy sayımlarında yapmış olduğu hileye de seyirci kalıyor. Fazla oy pusulası basarak iktidar partisinin ekmeğine yağ sürüyor. Sandıklardan EVET mühürlerinin çalınmasına da sessiz kalıyor. Hal böyle olunca pek tabi ki, iktidar partisinin oylarında düşme sandığa yansımıyor. Böylelikle AKP her daim tek başına iktidarını sürdürmeye devam ediyor. Büyük bir değişiklik olmazsa 7 Haziran seçimlerinde aynı senaryolar uygulamaya konulacak. Hatta seçim hileleri 7 Haziran seçimlerinde hit yapacak. Çünkü bu seçimler Açılım Sürecinin ve Başkanlık seçimlerinin anahtarı durumunda.
AKP’nin Yüksek Seçim Kurulu üzerinden kurduğu kumpas ne Cemaat ’ten yardım ummakla bozulur, ne de Obama’ya seçim kazandıran seçim stratejisi ile meydanlara çıkmakla bozulur. AKP’nin seçim oyununu bozmanın bir tek yolu var. O da sandıklara sahip çıkmaktır. Sandıklardan ıslak imzalı seçim sonuç tutanaklarını almaktır. Eğer muhalefet partileri bu işi başarabilirlerse 8 Haziran sabahı ülkenin üzerine çökmüş olan kara bulutlar dağılmış olacak. Ülkenin önü açılmış olacak. Eğer muhalefet partileri bu duyarlılığı yerine getiremezlerse 7 Haziran akşamı Erdoğan yerine bu sefer de Davutoğlu’nun balkon konuşmasını seyrediyor olacağız. Anlayana sivrisinek saz, anlamayana davul zurna az.
Yarın tekrar görüşmek üzere hoşça kalın.11.03.2015