ABD İLE BARIŞ OLMAZ
Bugüne kadar ABD’nin egemenliğinde sürdürülen hiçbir çaba barışla sonuçlanmadı. Bunun örnekleri yakın geçmişte yaşandı ve halen de yaşanmaya devam ediyor. İşte Arap Baharlarının yaşandığı Irak, Tunus, Libya ve Mısır’ı gördük. Barışın bu bölgelere nasıl egemen olduğuna şahit olduk. Eski Irak Devlet Başkanı Saddam Hüseyin’in devrilmesiyle beraber yaşanan kargaşa ortamını barış ve demokrasi ile değerlendirmemiz herhalde mümkün değildir. Ya Tunus’a gelen demokrasiye ne demeli? Tunus’a gelen demokrasi az gelmiş olacak ki halen demokrasi arama çalışmalarına devam ediyorlar. Ya Libya’ya ne demeli? Muammer Kaddafi sonrası iç karışıklık duruldu mu? Mısır ne durumda dersiniz? Halk halen bir oldubitti ile iktidarı ele geçiren Mursi’den kurtulmanın çarelerini arıyor. Eğer bu bölgelerde Amerikan yanlısı gelen demokrasi barışı egemen kılmış olsaydı bütün dünyada savaş yerine barış rüzgârları esmeye başlardı. Peki, hal ve gidiş böyle midir? Hiç de öyle olmadığı Ortadoğu Bölgelerinde yaşanan demokrasi arayışlarından belli oluyor. Peki, bölge ülkeleri bunca yaşanan insanlık trajedilerine rağmen halen çözümü neden vahşi Amerikan Emperyalizmi ile aramaya razı olurlar? Bölge ülkelerine ekilen savaş tohumları daha halen yetmemiş midir?
İşte yanı başımızda komşumuz Suriye’ye halen savaş tohumları ekilmeye devam ediliyor. Sonuçta Suriye’ye barış gelecek midir? Irak’ta, Libya’da, Mısır’da Arap Baharı sonrası meydana gelen iç karışıklıklar Suriye’de Baas rejimi devrilmiş olsa da durulacak mı? Hiç zannetmiyorum. Suriye’nin teröristleri, daha yeni Suriye ordusu karşısında gerilemeye başlayınca kimyasal silah kullanmadılar mı? Devlet Başkanı Beşşar Esat kimyasal silah kullanacak diye yaygara koparanlar şimdi teröristlerin kimyasal silah kullanmaları karşısında ne için sus pus oldular? Bu sessizliğe biz de dâhiliz ne yazık ki. Suriye, Birleşmiş Milletler Örgütüne kullanılan kimyasal silahların tespiti için başvurusunu yaptı. Birleşmiş Milletler ’in incelemesinden sonra kimyasal silahları kimin kullandığı ortaya çıkacak. Bu başvuruya Rusya’da destek veriyor. Birleşmiş Milletler Örgütünün incelemesinden sonra kullanılan kimyasal silahların akıbeti belli olacak. Ancak Suriye’nin iç işleri sanki bizim vazifemizmiş gibi Suriye teröristlerini desteklememiz anlaşılabilir bir durum değil. Hatay’ın terörist yuvası haline gelmesinden sorumlu iktidar partisi, kimyasal silahları kimin kullandığının ortaya çıkmasından sonra nasıl bir tutum sergileyeceğini merak ediyorum.
Yaşanan son olaylardan sonra Amerikan Emperyalizmine, Suriye halkından sonra Kürt vatandaşlarımızın da alet olduğuna şahit olmaktayız. Asırlardan beri koruya geldiğimiz kardeşliğin önüne dinamit konmaktadır. İmralı Adasında gerçekleştirilen tekne gezilerinde bunun tohumları atıldı. İşte şimdi barış diye önümüze konan tablo aslında bir Amerikan tertibi olduğunu Kürt vatandaşlarımızın iyi anlaması gerekiyor. Ancak görünen o ki kamuoyu ‘’Analar ağlamasın ‘’ sloganı ile bilinçli olarak yönlendiriliyor. Kürt vatandaşlarımız da bu durumdan etkileniyorlar. Lice’ de kutlanan Nevruz gösterilerinde PKK’nın silahları bırakmadığı görüldü. Lice’ye, silahlı teröristler Nevruz kutlamaları için ellerini kollarını sallayarak gelebiliyorlarsa neden silahları bıraksınlar ki? Silah bırakacak olan insan Nevruz kutlamalarına silahla mı gelir? Hadi diyelim kargaşa içinde halkın arasına sızdılar. Peki ya sonra ne oldu? Göstere göstere omuzlarında silah taşıyan teröristlere neden müdahale edilmedi? Meydanın boş bırakıldığı, teröristlerin dağa geri dönerken açtıkları ateşten belli oluyor. Şimdi silahların susacağını söyleyen terörist başına mı inanacağız yoksa gördüklerimize mi? Yoksa gördüklerimizi bir tarafa atıp görmedik mi diyeceğiz?
PKK ile Milli İstihbarat Teşkilatı arasında yürütülen müzakerelerden PKK’nın silah bırakmayacağı gayet iyi anlaşılıyor. Terörist başı PKK’ya silah bırakma yerine Kandil’i terk etme çağrısında bulunuyor. Tabi ki daha sonra, daha da güçlenerek geri dönme şartıyla. Gerillayı daha da büyütme şartıyla. Terörist başının basına sızan görüşme tutanaklarından bu durum gayet iyi anlaşılıyor. Şimdi durduk yerde yandaş basın ısrarla PKK’nın silah bıraktığını halka inandırmaya çalışıyor. Atalarımız ‘’Görünen köy kılavuz istemez’’ diye boşuna söylememişler. Ancak yandaş basın halen tüm olup bitenler karşısında halkı yanlış bilgilendirmeye devam ediyor. Aslında İmralı tutanaklarının basına sızmasından sonra halk ortada dönen dolapları gayet iyi anladı. Barış görüşmeleri adı altında Terörist başının isteklerinin bir bir yerine getirildiğini gördü. Daha doğrusu memlekette bölge yaşayanlarının yerine, Amerikan Emperyalizminin isteklerinin yerine getirilmeye devam edildiği görülüyor.
Diyarbakır’da Nevruz kutlamalarına katılan Kürt Halkımızın Nevruz bayramını yürekten kutluyorum. Ancak bölge kardeşliğini kışkırtma yönünde atılan sloganları da kınıyorum. Meydanda PKK bayraklarının açılmasını da kınıyorum. Bir tane bile Türk Bayrağının açılmamış olmasını da kınıyorum. Aslında bu kutlamaların Amerikan Emperyalizmine alet edilmiş olmasına da üzülüyorum. Amerikan’ın şimdiye değin çıkarı olmadığı yerlere girmediğini hatırlarsak şimdi neden Ülkemizi bölmeye çalıştığını gayet iyi anlamış oluruz. Eğer Doğu ve Güney Doğu Anadolu Bölgesinde yer üstü ve yer altı zengin maden ve petrol yatakları olmamış olsaydı Kürt halkı Amerika’nın umurunda bile olmayacaktı. Irak’ta, Libya’da, Mısır’da, Tunus’ta neden Arap Baharları yaşandı zannediyorsunuz? Suriye’de bütün sorun Beşşar Esat ‘mıdır? Suriye’ye demokrasi için mi sağdan soldan bunca terörist getiriliyor? Eğer sorun demokrasi ise neden demokrasinin D’ sinin bile olmadığı Suudi Arabistan’a da Arap Baharı getirilmiyor? Neden Suudi Arabistan’ın muhalifleri de silahlandırılmıyor?
Amerika’nın bölge ülkelerine demokrasi filan getirdiği yok. Amerika Birleşik Devletleri dün olduğu gibi bugün de varlığını devam ettirebilmek için bölge ülkelerinde olan yer üstü ve yer altı zengin maden ve petrol yataklarına konmak istemektedir. Bu yer üstü ve yer altı zenginliklere de herkesten önce tek başına sahip olmak istemektedir. Çünkü ekonomisi buna bağlıdır. ABD, dolayısıyla da bu zenginliklerin olduğu ülkelerde iktidarda bulunan liderleri kontrol altında tutmak ister. İşte bu yüzden varlıklarını Emperyalist Amerika’ya peş keş çektirmeyen ülkelerde Arap Baharları yaşanır. Arap Baharları yaşanan ülkelerde Amerikan yanlısı liderler iktidara getirilerek o ülkelerin zenginliklerine ortak olunur. Yoksa şimdi Doğu ve Güney Doğu Bölgelerinin geri kalmışlıkları Amerika’nın asla umurunda değildir. Daha doğrusu Doğu Anadolu ve Güney Doğu Anadolu Bölgelerinde zengin maden ve petrol yatakları olmamış olsaydı Kürt Halkı, Amerika’nın asla umurunda olmazdı. Amerika bu bölgelerde Kürt halkını kullanarak bu zenginliklere sahip olmak istemektedir. Bütün temennim, Kürt halkının bu oyuna gelmemesidir. Kısacası Kürt halkının, ABD’nin bölgede kendi çıkarları peşinde koştuğunu artık anlaması gerekmektedir.25.03.2013
SAİT BALCI