CLİNTON’NIN ARKASINDA BIRAKTIĞI İZLER
11 Ağustos Cumartesi günü Suriye konusunda temaslarda bulunmak üzere Ülkemize gelen ABD Dışişleri Bakanı Clinton Kerkük’e ziyarette bulunan Davutoğlu ile 2,5 saatlik görüşme yapmış.
Clinton, sanıyorum bu görüşmede Davutoğlu ile Kerkük seferini ve Suriye’deki son durumları görüşmüş olmalı. Yoksa iki meslektaş durduk yerde niye bir araya gelsinler ki? Üzerlerine vazife olan Ortadoğu Projesinin geldiği noktayı değerlendirmek pek tabi ki en doğal haklarıdır. Suriye’nin Özgür Suriye Teröristlerinin eline geçmemesinden dolayı endişe duymaları gayet doğaldır. Beşşar Esat’ın Halep’i teröristlerden temizlemesini görüşmeleri normaldir. Birleşmiş Milletlerin iradesine karşı halen Suriye’yi talan etmeye ant içmiş bu ortakların moral durumlarının da bozuk olduğu açıklamalarından anlaşılıyor.
Clinton’ının bu ziyareti hiç kuşkusuz Özgür Suriye Teröristlerinin Devlet Başkanı Beşşar Esat karşısında aciz kaldıklarını gösteriyor. Suriyeli Teröristler de Halep’te aldıkları yenilgiden sonra her zamanki gibi gene ağlamaya başladılar. Ordu karşısında alınan yenilgilerden sonra Özgür Suriyeli Teröristler daha fazla yağma ve katliam yapabilmeleri için Suriye’de ‘’İnsanlık koridoru’’ açılmasını istiyorlarmış. Savaş uçaklarının uçuşunu engellemek için bazı bölgelerin uçuşa kapatılmasını istiyorlarmış. İyi valla. Ben böyle savaş da görmedim. Beşşar Esat Devlet Başkanı olarak hiçbir şey yapmayacak fakat teröristler gelip ortalığı toz dumana çevirecek. Yani Suriye’de Libya gibi talan edilecek. Of ne ala memleket. Dün terörizmi kınayan uluslararası toplumlar ise ABD’nin çıkarları için bugün Suriyeli teröristlere ses çıkarmıyor. Yani ‘’Beni sokmayan yılan bin yıl yaşasın’’ misali
Clinton ile Davutoğlu’nun görüşmesinden sonra basına yapılan açıklamada her ne kadar pek önemli bir sonuç çıkmamış gibi görünse de gerçekte bu toplantıdan üç ana sonuç ortaya çıkmaktadır. Bunlardan birincisi Suriye’ye bir dış müdahale olmadan Beşşar Esat’ın gitmesinin mümkün olmadığıdır. ABD bu gerçeği yeni anlamış görünüyor. ABD bugüne değin Çin ve Rusya’nın vetosu yüzünden Suriye’ye bir dış müdahalenin adımlarını atamayınca çareyi Esat’ın üzerine teröristleri salmakta bulmuştu. ABD bu seçeneğin işe yaramadığını ancak şimdi anlamış görünüyor. ABD bu yüzden tekrar Çin ve Rusya ile yeniden Suriye’ye müdahalenin yollarını açmak için temaslara başlayacaktır. Çünkü tüm planların kasım ayında yapılacak Başkanlık seçimlerine kadar bitmesi gerekmektedir. Amerikan Başkanlık seçimlerinin yeniden alınabilmesi Ortadoğu projesi planlarının başarısına bağlı olduğu gerçektir. Clinton’ın yüzündeki ifadeden de bu durum gayet iyi anlaşılıyor.
İkinci önemli nokta ise Suriye’ye müdahale için Rusya ve Çin ikna edilemez ise Suriye’de bir insanlık koridorunun açılması düşünülmektedir. Ancak insanlık koridorunun da açılabilmesi de Birleşmiş Milletlerin iznine bağlıdır. Bu durumda yine Rusya ve Çin’in ikna edilmesi gerekiyor. Ancak Rusya ve Çin’den şimdilik böyle bir adımın gelmesi çok büyük bir değişiklik olmadığı müddetçe mümkün görünmemektedir. Fransa ve Almanya’nın da şu an Suriye’ye müdahaleye sıcak bakmadıkları bilinen bir gerçektir. ABD’nin bu konuda neredeyse İsrail, Suudi Arabistan ve Ülkemiz haricinde Suriye’ye müdahale konusunda yalnız kaldığını söyleyebiliriz.
Üçüncü önemli nokta ise yine Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esat’ın hareket alanını daraltmak için bazı bölgelerin uçuşa yasak bölge ilan edilmesidir. Özgür Suriye Teröristlerinin bu yöndeki istemlerine de ABD şu an için yanıt verememiş bulunmaktadır. Çünkü böyle bir kararın da Birleşmiş Milletlerden çıkması gerekmektedir. Ne yazık ki Rusya ve Çin bu seçeneğe de sıcak bakmamaktadır. Hal böyle olunca insanın Suriyeli Teröristlerin ve ABD’nin durumuna üzülesi geliyor. Onca maddi ve manevi verilen emekten sonra halen daha Suriye’nin düşmemesi gerçekten insanlık katliamı adına üzüntü verecek bir durum arz ediyor.
Bütün bu seçeneklerden sonra gene tek çözümün sağdan soldan paralı terörist toplamakta olduğu görülüyor. Şimdilik başkada yapacak pek bir şey kalmıyor. Ancak ve ancak silah, para ve terörist desteğini artırmaktan başka pek çıkar yol görünmüyor. Toplantı sonrası açıklamalara baktığımız zaman bu durumu anlamak hiç de zor değil. Dışişleri Bakanımız Davutoğlu Clınton’dan rica etmiş olacak ki Bayan Clinton PKK ve onun Suriye’de uzantısı olan PYD’nin ‘’bölgeye hâkim olmasının kabul edilemez’’ olduğunu söyledi. Clınton’nun bu sözü bizimkileri epey memnun etmiş durumda. Uygulamaya baktığımız zaman ABD’nin izni olmadan PYD’nin bölgeye yerleşemeyeceğini bilmek için müneccim olmaya gerek olmadığına göre ABD bizi gayet bir güzel idare ettiği anlaşılıyor. İdare edilmek sıvazlanmak da şimdilik bize yetiyor. Yeter ki ABD arkamızda olsun. Yeter ki bunca olan bitenden sonra bölgede yalnız kalmayalım.17.08.2012
SAİT BALCI